OSKAR

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

İnsan, yaşamı içinde çok özel anları vardır ya, hani unutamaz, derin izler bırakır, işte geçtiğimiz hafta Cumartesi günü böyle bir gün geçirdim. Bir kaç hafta evvel, Talas Orta Okul’undan sonra gittigim Tarsus Amerikan Koleji’nden, mezunlarla okurlar buluşması için davet yazısını aldığımda, dünyalar benim oldu. Hemen, o gün için Ankara’dan Istanbul’a uçak biletimi ayırttırdım.
Her ne kadar edebiyatla okulda başım hoş değildi amma, bu toplantıya çağırılmak için bir kitap yazmak yeterli idi. Benim okul çağlarında karaladığım şiir denemelerim vardı amma, yazı yazmak başka bir konu idi. Liseden sonra gittiğim üniversitede Fizik okuduğum ve mesleğimle doğrudan ilişkili bir işte çalışmadığım bir gerçekti. Yazı yazmak ve bunları bir arada toplayarak kitap oluşturmak düşüncesi beni yazı yazmaya itmişti.
Yazdığım kitaplar içinde en çok Nağmelerin Öyküleri beni çok uğraştırmış, ve araştırmalarım seneler sürmüştü. Son romanım SUZAN’da da üç sene araştırma yapmıştım. Istanbula hazırlanırken Uluç Gürkan dan aldığım telefonda, beraber gitmeyi planladık. Istanbul’a seyahat için her ikimizde heyecanlanmıştık. Genç nesil okur ve yazarın bir araya toplandığı bir şölenin olacağı muhakkaktı. Bir gece evvelden erken yatıp, sabah erken kalkmaya kendimizi programladık.
Cumartesi sabahı hava alanına Uluç Gürkan ile beraber yola koyulduk. Hava alanında Uluc Gürkan’ın parlamento deneyiminden sonra verilen VIP geçişi imtiyazı ile VIP salonuna girdik. CIP salonundaki imkanlardan uzak görünümde bir ikrama sahip VIP salonunda, sabahın erken saatinde, bir kaç parlementer vardı. Hani Millet Meclisi’ndeki iktidar tarafı ve muhalefet tarafı olarak tanımlanan fuaye ve gurup toplantı salonları espirisinden esinlenen, VIP iktidar ve VIP muhalefet salonları oluşmuş olduğunu gözlemledim.
Sol salonda muhalefet ve sağ salonda iktidar millet vekilleri oturmakta, tıpkı Meclisteki sol fuaye muhalefetin ve sağ fuayenin iktidar milletvekillerinin oturduğu yer gibi olduğunu izledim . Istanbul uçağına her iki tarafta aynı otobüsle taşınma sırasında karşıma Meclis Başkanı Cemil Çiçek Bey oturdu. Selamdan sonra aklıma bir soru geldi, hani herkesin benden cevaplamamı istedikleri :
Ne olacak bu memleketin hali?
Diye soru soracaktım amma sustum. Bu gün bir başka heyecan için motive olmuştum. Istanbul’a uçuşumuz Sabiha Gökçen Hava alanı olduğu için diğerine nazaran daha kısa sürmüştü. Hava alanından otobüsle Kadıköy’e geçmeyi planladık. Yolda giderken Uluç arkadaşıma :
Metrobusla geçişi denedinmi ?
diye sorduğum soruya, olumsuz sevabı alınca, beraber Metrobus durağında inerek Zincirlikuyu Metrobüsü’ne bindik. Çok kısa bir zamanda karşıya geçmiştik. İyi bir imkandı bu köprü geçişi. Zincirlikuyu’dan Hisar üstüne giden otobüsler Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısına kısa zamanda ulaştırdı bizi.
Albert Long Hall2Kimi mezunlar üniversitede tez yazdıktan sonra, bilimsel yazı yazmanın yanında, bilim dışı yazılarına da devam etmeleri sonucunda, eserlerin meydana gelmesi engellenmeyince, edebiyat dünyasına güzel eserler verilmişti.
Önemle vurgulanan konulardan biride, yatılı okuyan çocukların okullarda tuttukları günlükler, andıçlar ve hatıraların toplanmasına önem verilmesi, isabetli örneğin görülmesine dikkat çekilerek, bu konunun üzerinde her okulun durması ve fikirlerin gelişmesi ilginçti. Her bir yazara, her ne kadar Grammy ödülü verilmedi amma, buraya gelen her yazar, bir Edebiyat Oskar’ını hak ettiklerini düşünmekteyim. Tarsus Amerikan Koleji mezunlarına sahip çıkan bir sistemin bir parçası olmak, bizleri mutlu kılmakta diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

OSKAR