Türkiye’nin eğitim durumu
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan bilgileri esas alarak ve Türkiye nüfusunu 75 milyon kişi kabul ederek yapılan hesaplamaya göre;
Okuma yazma bilmiyen: 9.625.000 kişi
İlk okulu bitirememiş: 17.820.000 kişi
İlkokul mezunu: 24.000.000 kişi
Zorunlu olan
ilköğretim mezunu: 10.200.000 kişi
Toplamı, 61.645.000 kişi çıkıyor.
(1-6 yaş arasındaki çocuk gurubunun bu ilk 9.625.000 kişi içinde olduğu varsayılmaktadır.)
Toplam 75 milyon nüfusun 61,5 milyonu, yani toplumun yüzde 82’si son derece yetersiz eğitim seviyesinde bulunuyor!
Sadece 13,5 milyon kişi ki, o da toplam nüfusun yüzde 18’i ediyor; orta, lise ve üst eğitim düzeyinde! İşte ‘Gezi Parkı’nda ve sokakta olanların tamamı bu yüzde18’in içinde!
Bizi kim mi yönetiyor?
Yüzde 82’si cahil denebilecek düzeydeki halkın belirlediği iktidarlar.
Bu yüzde 18’in tamamı akademisyen olsa, seçim sonucu yine değişmeyecek ve yüzde 82’lik cahil sayılabilecek kesime hitap edebilen, dini siyasi amaçla kullanan (Burada kastettiğim yalnız AK Parti değil; 60 yıllık serüvenden bahsediyorum!) partiler bizi kalitesiz çoğulcu demokratik sistem içinde yönetmeye devam edecek.
Evde zorla tutulan yüzde 50’nin, 37,5 milyon kişi, bunun da 4,5 milyonunun çocuk olduğu düşünülürse evdeki 33 milyon kişinin hangi eğitim düzeyinde olduğu da kolayca anlaşılabilir.
Yüzde 82’nin, yani 61,5 milyon kişinin en az yüzde 30’u (18 milyon kişi daha) belirli bir seviyeye gelmedikçe bu ülkede için iyimser olmak zor görünüyor. Nüfus artışı ve bu yüzde 82 oranının da eğitimsiz nüfus artışına paralel olarak giderek artacağı dikkate alındığında, iyimserlik yerini kötümserliğe bırakıyor!
Son olarak…
AB istatistiklerinde Türkiye’deki eğitim ortalamasının ilkokul 4’üncü sınıf seyivesinde olduğu belirtiliyor.
İtiraz…
Pazar günü yapılan yerel seçimlerin kesin neticelerinin hala alınmadığı bir ülke olarak Batı’da çok eleştiriliyoruz.
Hani, dalga geçtiğimiz Mısır’daki seçimlerin sonucu bir ay sonra falan alınıyor ya, şimdi de bizdeki gecikmeler alay konusu oluyor!
Yalova ve diğer birkaç ilde seçim sonuçlarının bir oyla belirlenmesine itirazları anlıyorum. En çok da Ankara’da olup bitene üzülüyorum. Temiz, müdahalesiz bir seçim olduğuna doğrusu inanamıyorum.
Ama, Gaziantep’te kazanan, kaybedeni 2.5’a katlamış! Oylar karanlıkta sayıldı diye yapılan itiraz, diğer illerde yapılan haklı itirazları gölgeliyor! Sırf itiraz etmek için yapılan itiraz, Gaziantep’e zaman kaybettirmekten başka ne işe yarar, doğrusu merak ediyorum.
Bu arada, yoğun mesai yapan YSK’da (Yüksek Seçim kurulu) görev yapan bir Gaziantepli’den de gurur duydum, bilmenizi istedim.
Üye Ali Kaya: 1967 Gaziantep doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Gaziantep hâkim adayı olarak mesleğe başladı. Rize-Ardeşen, Van-Çaldıran, Hatay-Altınözü Hâkimliği, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı Tetkik Hâkimliği ile Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanlığı görevlerinde bulundu. 24 Şubat 2011’de Yargıtay üyeliğine seçildi. Halen Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi Üyesi. YSK’ya da 2013 yılında seçildi.
Bilindiği gibi YSK 7 asıl ve 4 yedek üyeden oluşuyor. Üyelerin 6’sı Yargıtay, 5’i de Danıştay Genel Kurulları tarafından kendi üyeleri arasından gizli oyla seçiliyor. Seçilen 11 üye de yine kendi arasında gizli oyla başkan ve başkanvekilini belirliyor.