Habercilik üzerine…

YAYINLAMA: 23 Nisan 2014 / 20.00 | GÜNCELLEME: 23 Nisan 2014 / 20.00

Almanya’nın en büyük haber dergisi ‘Der Spiegel’ Gaziantep’e bir muhabirini gönderdi.

Konrad Adenauer Vakfı’ndan ortak bir arkadaşımızın tavsiyesiyle gazete büromuzda bizi ziyarete geldi.

Christop Reuter, orta yaşlarda, zeki bakışlı, enerjik görünümlü, her haliyle ‘ben gazeteciyim’ diyen sıcak bir Alman…

Afganistan’da, Ortadoğu ülkelerinde, savaşın olduğu hemen her yerde muhabirlik yapmış. Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, daha doğrusu Türkçe’den başka her dili konuşuyor!

Cesur, güzel konuşan, dünyada ne olup bittiğini çok iyi bilen bir gazeteciyle sohbet etmek çok keyifliydi.

Afganistan’dan söz etti, olayların perde arkasını, yazılamayanları anlattı. Suriye ile ilgili söylediklerini ise ilk kez duyuyorum. Kuş uçuşu 5 dakikalık masafedeki bu ülkede olup biteni bir de onun ağzından dinlemek beni tarifsiz şaşırttı! Ağzım açık dinledim; meğerse okuduklarım, duyduklarım, bildiklerim, bilmediklerimin yanında neredeyse bir hiç kalıyor!

 

Christoph, Gaziantep’te tutuklanan 3 Alman vatandaşı için gelmiş.

Benim ve gazetemin bu konuda ne kadar bilgisi olduğunu sordu.

Güldüm, ilk kez duyduğumu söyledim! Bu kez de o güldü!

İkimizin de neden güldüğü belliydi; birimizin (benim) dünyadan haberi yoktu, diğerinin de, Gaziantep gibi büyük bir kentin en eski gazetesinin bu kadar önemli bir haberi atlamasıydı!

 

Haber önceki gün Milliyet gazetesinde Ankara mahreçli yayınlanınca, Christoph’a hak verdim ve halimize tekrar güldüm.

 

Bir haftayı aşkın süredir, Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü’nden gelen müfettişler yerel gazeteleri inceliyor. Terim yerindeyse, adeta tiftiğini attırıyor.

Müfettişler, resmi ilan hakkı bulunan gazetelerin tutmaları gereken defterler, uyulması gereken kuralları saatler boyunca incelerken, kurumla bordro ilişkisi olmayan, çok genç ama mesleği fevkalade iyi bilen bir gazeteci de, yerel gazeteleri içerik, mizampaj, özgün haber kriterleri yönünden inceliyor, eleştiriyor, gazetelerin muhabir kadrolarına kurnazca sorular yönlendirerek mesleklerindeki sevilerini, becerilerini tespit ediyor. Doğrusu işini iyi de yapıyor.

 

Aradıkları, üzerinde en çok durdukları konulardan biri, ajans haberlerinin dışında, gazetelerin kendi ürettikleri özel haberler.

Milliyet’teki haberi okurken, şimdi Gaziantep’le ilgili bu haberi neden siz vermiyorsunuz da, Milliyet taa Ankara’dan veriyor, dese nasıl bir yanıt verirdik diye düşünmeden edemedim.

 

Bu haberi emniyet veya savcılık bize verir miydi?

Vermezdi! Nereden biliyorsun, derseniz, Christoph emniyete giderek durumu öğrenmek istedi. “Burada yabancı dil bilen kimse yok, tercüman bulun gelin, konuşalım” demişler.

Ertesi gün tercümanla emniyete giden Christoph’a bu kez, “Komiserim yok, belki yarın gelir!” demişler.

Yani, bilgi vermemek için kibarca bahaneler buluyorlar!

Genç meslektaşımıza bunu anlatmadım, ama anlatsaydım bana şöyle konuşacaktı:

Sizden daha küçük, belki daha az gelişmiş şehirlerde gazeteciler bu haberleri söke söke alıyor. Sizden daha iyi, daha özgün gazete yapıyorlar” diyecekti…

 

Bugün arkadaşlarımız basın savcılığına başvuracak, bakalım nasıl olacak!

 

 

 


23 Nisan neş’e doluyor insan…

 

Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan, gazete manşetleriyle konuşmayalım dediler ama hiç de öyle değil!..

Dün Başbakan çok neşeliydi. Sorulara öfkesiz, neşeyle, hoşgörülü yanıtlar verdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Geleceğe dönük siyasi planım yok" açıklaması hatırlatıldı. Erdoğan şunları söyledi:

"O dönemde de siz yazıyordunuz, benim adım konuşuluyordu ama ters köşeye geldiniz. Belki bu seçimde de aynısı olabilir. Yine bir ters köşe olabilir. Bizim sağımız solumuz belli olmaz. Acele etmeyin. Ülkemizde kaosa neden olabilecek hiçbir adımı atmayız. Mayıs'taki kamptan sonra nihai kararı verebiliriz…"

 

Başbakan dün çok neşeliydi dedik ya…

Ermeniler konusunda öyle bir taziye mesajı yayınladı ki, Türkiye’nin bir anda dünyada borsası patladı!

AFP ajansı taziye mesajını, "Bir Türk liderin yaşanan ölümler üzerine yaptığı ilk açık yorum " olarak verdi.



Associated Press ise Erdoğan'ın taziyelerini ilettiği mesajın 9 ayrı dilde yayınlandığını dünyaya duyurdu. Ajansın haberinde, "Başbakan, Türkiye'nin şiddetle reddettiği 'soykırım' ifadesini kullanmadı, bunun yerine 'tehcir' dedi ve bunun gayr-ı insani sonuçlar doğurduğunu ifade etti" denildi.

 

Bunların samimi, gerçek düşünceler olmasını diliyorum.

 

 


Erdoğan bu cevabı çok beğendi

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda Başbakanlık koltuğunu Göker İnan'a bıraktı.

Küçük başbakana gazeteci ağabeyleri ciddi ciddi, kocaman, zor sorular sordular.

Güncel konu cumhurbaşkanlığı seçimi. Siz, aday olmayı düşünüyor musunuz?

Göker önce afalladı! Canlı yayında dikkat ettim, sorunun yanıtını en çok yanında oturan Başbakan Erdoğan merak ediyordu!

Göker öyle zeka dolu bir cevap verdi ki, herkesi şaşırttı, ilk alkış da yanıtı beğenen Erdoğan’dan geldi.

"Ben kalkınca bu soruya gerçek başbakan kendisi cevap versin" dedi.

Yani, bir anlamda, beni bu işlere karıştırmayın, demek istedi!..

 

 

 

 

 

Habercilik üzerine…