Münevver Karabulut olayı
Münevver Karabulut’un sapık bir aile tarafından öldürülmesi ile ilgili haberleri, yorumları cinayetin ilk saniyesinden itibaren üzüntüyle, dehşetle, korkuyla ve de kurumların nasıl iflas ettiklerini büyük bir endişeyle izliyorum.
Sık sık canlı yayın yapan televizyonlar ve gazeteler olayın üzerinde ihtimamla durmalarına, cinayetin bütün Türkiye’ye malolmasına rağmen bir türlü çözülemiyor.
işte benim inanamadığım da bu!
Herşey 75 milyonun gözü önünde oluyor, ama kurumlar bildiğinden bir milim şaşmıyor.
Mürüvvet Karabulut’un annesi son çare Cumhurbaşkanı Gül’e mektup yazmış, olayları anlatmış, uygun görürseniz yaşanılan bu süreçleri sizinle yüz yüze paylaşmak isterim, demiş.
***
Anne Nagihan Karabulut’un mektubuna geçmeden evvel unutmuş olabilirsiniz diye, katil Cem’in nasıl yakalandığını hatırlatmak isterim.
Katil uzun bir süre kaçtı. Artık yurt dışına kaçmıştır, yakalanmaz derken İstanbul Emniyet Müdürü Cerraoğlu görevinden alnıp Osmaniye Valiliği’ne tayin edildi. Bu son derece önemli bir görevden alma operasyonu idi. Nitekim yerine gelen, tartışmasız Türkiye’nin en dirayetli Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, ilk günden iradesini, tecrübesini ve kararlığını ortaya koydu, ailesine “Çocuğunuzu teslim edin” dedi ve kısa süre sonra katil Cem 197 günlük kaçışını sona erdirip teslim oldu.
İşte hepsi bu kadar, 3 kelime... “Çocuğunuzu teslim edin!”
***
Nagihan Hanım, Cumhurbaşkanı’na diyor ki, “Katilin evinde bulunan para kayda geçirilmedi, kameralar sağlam ve çalışır olduğu halde kırıktır, kayıt yok raporu tutuldu, failin kaçmasına göz yumuldu...” Dakika bir, gol bir! O polisler flimdi 5 yıla kadar hapisle yargılanıyorlar.
Adli Tıp Kurumu skandal üzerine skandal raporlar düzenledi. Karabulut ailesinin ısrarlı takibi neticesinde “Aaa hata olmuş, teknisyenin bir başka otopsiden eldivenine bulaşan sperm yanlışlıkla Karabulut’a bulaşmış, işine son verdik” gibi çocuk kandırırcasına ciddiye bile alınamayacak tavırları adaleti hep geciktirdi. Daha sonra Kurumun başkanı da değişti ama...
***
Ya mahkeme başkanına ne demeli...
Anne Nagihan Karabulut, Cumhurbaşkanı’na bu safhayı şöyle anlatıyor:
“Mahkeme Başkanı delilleri incelemeden, dosyanın görevsizlik ile geldiği İstanbul mahkemesinden delilleri adli emanetten aldırmadan ve incelemeden ikinci celsede cinayetle yargılanan baba Mehmet Nida Garipoğlu’nu tahliye etti. Mahkeme Başkanı’nı ret talebimiz reddedildi. Fakat, Mahkeme Başkanı’nın 1994 yılında Hayyam Garipoğlu’nu milyon dolarlık bir hileli iflas dosyasında yargıladığı ve beraat kararı verdiği ortaya çıktı. Haber basında yer alınca, hukuka aykırı tahliye kararından çok sonra Mahkeme Başkanı davadan çekilmek zorunda kaldı.”
***
Polis, Adli Tıp ve Mahkeme Başkanı...
Tesadüf mü?
Ortada dönen milyonlarca bir şey var, onun için tesadüf olduğuna ben inanmıyorum.
Ama bu kurumlar Devlet’in kurumları...
Hepsi mi birlikte mi iflas etti?
***
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçireceğini ummak istiyorum.
Kimbilir ortaya neler çıkacak?
Asla ne oldum deme!
Hep ne olacağım de...
Dr Beşşar Esed
Dr. Beşşar Esed ya da Dr. Beşşar el-Esed, 11 Eylül 1965’te Şam’da doğdu. Baas Partisi'nin genel başkanı ve bir önceki başkan Hafız Esed'in oğlu.
Şam Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1988 yılında mezun olan Beşşar Esed, göz hastalıkları alanında çalışmalarını sürdürürken bu alanda eğitimine devam etmek için 1992 yılında İngiltere'ye gitti.
Ancak, babasının yerine geçmesi beklenen kardeşi Basil, bir trafik kazasında hayatını kaybedince Beşşar hemen ülkesine döndü ve babası Hafız Esed’in halefi olması için eğitildi.
***
Basil öleli bir ay olmuştu, biz Gaziantep Sanayi Odası heyeti olarak Halep’e Ticaret ve Sanayi Odası’nın davetlisi olarak gitmiştik. O görkemli Halep gecelerinden eser yoktu! Hala ‘yas’ sürüyordu, bize anlattıklarına göre de daha çok uzun sürecekti. Baba Hafız, Basil oğluna çok düşkün ve onda büyük liderlik vasıfları olduğuna inanırmış.
Beşşar, babasının ölümünden sonra parlamentonun toplanarak cumhurbaşkanlığı için gerekli olan 40 yaş sınırını, 34 yaş sınırıyla değiştirmesi üzerine Suriye Cumhurbaşkanı olabilmişti.
Kader ağlarını örmeye devam edecek, Amerika; Suriye’yi Lübnan Cumhurbaşkanı Refik Hariri’nin öldürülmesini organize etmekle itham edip “Terörist Ülkeler” listesine alacaktı! Bu da sonun başlangıcı demek olacaktı.
Bugün ne olacağı belirsiz bir Devlet Başkanı Beşşar Esed!
Öldürülecek mi? Yakalanıp hakim karşısına çıkarılıp idam mı edilecek? İntihar mı edecek?
Resimdeki mutlu aile tablosu, dündü!
Bugün...