Vicdan odalarına ihtiyaç var!
Sonra çalıştırdığı madende 300’den fazla insanın ölümünün ardından bir tane bile sığınma odası olmadığı çıktı ortaya.
Zaten Türkiye’deki 400 maden işletmesinden yalnızca 4 tanesinde sığınma odaları bulunması da işin bir başka boyutu.
Türkiye’de vatandaşın devlet için ne ifade ettiğini göstermesi bakımından bu bile tek başına bir gösterge olarak kabul edilebilir.
Ve aynı madenin işletmecisinin henüz 300 tane ceset soğumadan ‘madeni yeniden işleteceğim’ diyecek kadar insanlığını kaybetmiş olması karşısında dehşete kapılmamak mümkün değil.
Şili’deki maden faciasını hatırlarsınız.
Yerin yüzlerce metre altında 33 madencinin 69 gün boyunca yaşamasını sağlayan bu sığınma odaları olmuştu. Ve onların 69 gün sonra yerin altından çıkışlarını, tüm dünya ibret ve sevinçle izlemişti.
İnsan yaşamına verilen değer karşısında madencilerin 69 gün sonra yaşamla ve aileleriyle kucaklaşmalarına gözyaşları içerisinde tanıklık etmiştik.
***
Soma’da açıklanan rakam 301 kayıp.
Neredeyse her evde bir cenaze var.
Öksüz kalan çocuklar, evlatlarını, kardeşlerini, kocalarını kaybetmiş insanlar çaresizlik içinde kıvranıyor.
Ancak tüm bunlar olurken, diğer tarafta yaşananların ardından izlediğimiz ve tanık olduğumuz olaylar karşısında, “Bu ülkede sığınma odalarından çok vicdan odalarına ihtiyaç var” demeye başladık.
***
Adam; 301 tane cesedin üzerinde oturuyor, 301 tane yuva yıkmış, çalıştırdığı madendeki ihmaller yüzünden binlerce insana gözyaşı döktürüyor, halen çıkmış, madeni yeniden işletmekten bahsediyor.
Dün bir madenci konuşuyordu, meğer patlamanın bir hafta öncesinden beri madenden sıcak kömür çıkarılıyormuş, ama hiç kimse oralı bile olmamış.
Ta ki 300 tane insan canından oluncaya kadar.
Zira önemli olan insan yaşamı değil, maden işletmecisinin daha çok kömür çıkararak, daha çok kar etmesi.
***
Aslında, ihmal kaynaklı bu katliam bu ülkede vatandaşın devlet için ne ifade ettiğini yeniden gösterdi ve hatırlattı bize. Vatandaşın devlet için ne ifade ettiğini, sağ kurtarılan madencinin yatırıldığı sedye kirlenmesin diye çizmelerini çıkarmaya kalkışması da teyid etti adeta…
Zira, “O soru sömürüden, korkudan, bastırılmışlıktan, geri kalmışlıktan soruluyor. O soru hastanede azarlayan hemşireden, bankada fırçalayan veznedardan, devlet dairesinde yerin dibine sokan memurdan dolayı soruluyor.
Canınızı acıtan o soru işçinin, çiftçinin, köylünün gittiği her yerde aşağılanması, hor görülmesi, ötekileştirilmesi sebebiyle soruluyor. İşçiye canının sedyeden daha önemsiz olduğunu hisssettiren neyse….” şeklindeki yorumlar, kuşkusuz bu ülkenin maden emekçilerinin kazalardan korunması için sığınma odalarına ihtiyacının olduğu kadar, vicdan ve insanlık odalarına da ihtiyaç olduğunu ortaya koydu.