Hedef Neresi?
Benim gibi sizde gelişen olayları endişe ile takip ettiğinizi düşünmekteyim. Benim endişem Amerika’nın Orta Doğu Projesinin tam adamı olan ülkemin SerVekili , sanki yönlendirilmiş bir uç elemanı olarak icraat yapmakta. Sade Türkiye sınırları içinde kalmayıp, ülke sınırlarını aşarak başka ülkelerde bulunan Türk vatandaşların çeşitli hassas duygularını kullanarak onlarıda parçalamaya çalışmasını, endişe verici gelişmeler olarak izlemekteyim.
Amerika’nın Büyük Orta Doğu projesini bir anımsamak gerekir. Amerika , Petrol kaynaklarının bol olduğu Orta Doğu ülkelerini din, dil, ırk, ve meshep ayrılıklarını ateşleyip, ülkeleri bölmek ve sonrasında ortaya çıkan küçük birimleri uzaktan kumanda ile yönetmek için, ülkelerde seçtiği ve yetişdirdiği insanlarla bu projeyi yürütmekteler.
Düşünün, İran’la başlayan ve Şah Pehlevi’nin yerine hazırladıkları Humeyni’yi eğitip, İran’a yönlendirmelerini izledik. Daha sonra Mısır’la devam eden bir süreç gelmekte. Anvar Sedat’ı ortadan kaldırarak kendi adamlarının gelmesi için düzenlenen suikast. Irak da, Saddamı kullanarak elindeki petrol gelirlerini yatırıma dönüşmesini izleyip, Kütle imha silahı Siran gaz ürettiğini iddia ederek, ülkedeki yatırımları yerle bir edip, Saddamı asmalarına bütün dünya sayirci kalmıştı. Ne gaz vardı nede gaz üretme tesisi. Yok yoluna gitti Niyazi.
Irak’ı üç ayrı etnik guruba bölmeyi gerçekleştirip, Petrolun patronunun kendileri olduğunu Irak’a kabul ettirdiler. Sırada Suriye var idi amma, Suriye, Çin ve Rusya ya göz kırpınca Amerika , Esad rejimini sallamak için bizimkini kullanıp, savaş çanlarını çaldırtmaya başladı. Bu konuların içine Türkiye neden girmekte diye düşünmeniz normaldir, çünki Türkiye’de mevcut işletilen büyük petrol kaynağı bulunmadığı konusunda genel bir varsayım var. Türkiye’de Irak ve Iran sınırına yakın bölgelerde, ihtimal var olan petrolün uzantısı üzerinde planlar yapılması, imkan dahilinde görülmekte. Bunun yanında dünya Bor rezervlerinin büyük bir bölümü Türkiye’de ve bilhassa Krom kaynakları bakımındanda zengin olduğumuz bilinmekte. Uranyum rezervimizin yanında başka madenlerimizin de bulunması, ülkelerin bu coğrafyaya iştahlarının kabarmasına neden olmakta.
Bu konunun yanında birde orta doğuya doğru, bir zıplama tahtası ihtiyacını karşılayacak olarak görülmesi, Anadolunun üzerinde bilhassa Amerika, Ingiltere ve Fransa’nın emellerinin var olduğunu inkar edemeyiz. Hatta doğrudan Iran’ın da Anadoluya olan iştahı, sadece Şah İsmailin Topkapı Müzesinde bulunan Saltanat sembolü meşhur Taht’ından öte olduğunu, çeşitli Iran seyahatlerimde halktan dinlemiştim. Bunun ötesinde tarih boyunca Anadolu içlerine yaptıkları çeşitli seferlerde, Anadoludan Denize ulaşmak onların en büyük emelleri olduğunu, konuştuğum bazı Iran lı siyasilerden dinlemiştim.
Aşık Veysel Şatıroglu’nu 1969 lu senelerde yılda kaç kez Mithat Paşa Caddesi 49’da stüdyo koridorlarında karşılaşırdık, sohbet eder, programını dinlerdim ve anardım. Şimdi ise gelin görünki onu her gün arıyorum. Görmediği halde bakın ne güzel anlatmış bu günleri:
Uzun İnce Bir Yoldayım Gidiyorum Gündüz Gece Bilmiyorum Ne Haldeyim Gidiyorum Gündüz Gece
Amerika için Büyük Orta Doğu projesi kapsamında olan ülkemizi, bir hesapsız kişi tarafından yönettirip, ülkeyi parçalamak, kamplara bölmek kurgusuna alkış tutarak hedeflerine ulaşmak istemekteler. Muhakeme dengesi zayıf olan insanlara parasal güç kazandırıp, bunun yanında siyasi güçde elde etmesine destek vermelerinin temelinde, bu esaslar yatmaktadır. Nazi Diktatörlüğü olarakta tanımlanan bu siyasi baskı rejiminin nereye kadar ülkemde tırmanır diye düşünmekteyim. Polis devleti olduğumuz aşikar. Cumhur Başkanlığı aday arifesinde gövde gösterisini Almanya da 2.5 milyon oy için deneme yapmasında SerVekil, ne kadar başarısız olduğunu, bütün dünyaya Angela Merkel’in göstermesini ibretle izledik. Çünkü Angela Merkel , Nazi Almanya sonrasında Doğu Almanya’nın baskı rejimini incelemiş, akademik kariyeri olan bilgili, kültürlü bir hanımefendi, yani Kasımpaşalı değil diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.