Hangisi?..
Sayın okuyanlarımı bugün 50-60 yıl öncesine götüreceğim.
Sene 1950. İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Türkoloji bölümünde Türk Dili Profesörü Ahmet Caferoğlu seminer yapıyor.
Bütün dillerdeolduğu gibi, Türkçede de kelimelerin yaşadığını, öldüğünüve zamanla anlam değiştirdiğini anlatıyor.Köktürkçe-Uygurca gibi eski Türk dillerinden örnekler veriyor.
“Mesela diyor, bugün en sevdiğiniz varlık olan yavrularımıza”“çocuğum” diyoruz. Çocuk kelimesinin aslı çocık’tır, “domuz yavrusu” demektir. Bugün kendi oğlumuzu, kızımızı çağırıyoruz, çocuğum gel diye. Küçük kelimesinin aslı da “Kiçik”tir. O da “Köpek yavrusu” anlamında idi. Bugün ise sevilen ufak, küçük şeyler için seveseve kullanıyoruz.
Profesör Ahmet Caferoğlu biraz durdu, gülümsedi, sonra devam etti:
-Bugün kullandığımız kelimelerinde de anlam değişikliği olmuştur. Mesela, dedi, sınıf mümessiliniz Adil’in memleketi, Gaziantep’te ince kumaş ya da bezden yapılmış, başa giyilen örtüye (terlik) derler. Hâlbuki İstanbul şivesinde bir terliği ayağımıza giyeriz! Yani terliği orada başlarına giyerler biz burada ayağımıza giyeriz!
Bütün arkadaşlarımın başı bana döndü, gülüşmeler oldu.
Aklıma nereden geldi ise geldi, hemen elimi kaldırdım:
- Sayın hocam dedim, İstanbullu hanımların başkasına örttükleri (yemeni) yi de biz Antep’te ayağımıza giyeriz!..
Arkadaşlarımın alkışları, Hocamız Ahmet Caferoğlu’nun kahkahası tahsil yıllarımın en güzel anısıdır.
***
-Müjde kocacığım, bizim Ali bu gün ilk kez konuştu!
-Aman ne güzel! Ne dedi, ne dedi?..
-Onu kucağımda parka götürdüm. Bir adam ayı oynatıyordu. Ali ayıyı görünce birden
-Baba, baba!.. diye bağırdı.