Sorun yalnızca genel başkan mı?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Kocaeli Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Hurşit Güneş’in, “Erdoğan'ı aday gösterseydik inanın AKP tabanı bize yine oy vermezdi” şeklindeki yorumu bana çok çarpıcı geldi.

Zira ben de CHP kimi aday gösterirse göstersin, gereken oyu alamaz diyenlerdendim.

Ekmelettin İhsanoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı gösterip, onun yüzü suyu hürmetine muhafazakar kesimin kandırılacağını ve onlardan oy çalınılabileceğini düşünmenin ne kadar ilkel ve demode bir köylü kurnazlığı olduğu çok net bir şekilde görüldü.

Bakın adam ne diyor? “Tayyip Erdoğan’ı aday göstersek bile…

O zaman demek ki sorunu yalnızca genel başkanın başarısızlığına bağlamak yanlış olur.

 

Hurşit Güneş, 13 Ağustos’ta verdiği röportajda, “Kurultay toplayıp ne yapacaklar? Mesele yönetimle değil ki. Mesele insanlarla değil, partinin siyasal duruşu ve söylemiyle alakalı” diyordu.

Nitekim geçtiğimiz hafta sonu yapılan kurultaydan sonra, Parti Meclisi’ndeki isimlerden başka CHP’de ne değişti, ne değişmiş olabilir?

Güneş, CHP'nin dayandığı tabanı genişletmesi için 'adalet ve özgürlük' ekseninde siyaset yapmasını öneriyordu.

Ancak, bu partide yalnızca genel başkan değil, aralarındaki bir-iki tane istisna hariç hemen herkesin tek amacı CHP’den nemalanmak iken, “adalet ve özgürlük” kimin umurunda ola ki?

                                                               ***

Muharrem İnce’nin de seçim sonucunda dikkat çektiği Kılıçdaroğlu’na verilen imza ile kendisinin aldığı oy arasındaki fark da partinin her bir ferdinin tek amacının, “Önce kendi konumunu korumak” olduğunu açıkça ortaya koymuyor mu?

Muharrem İnce, kurultaydan önceki bir konuşmasında, “Türkiye’de eğitim, adalet sistemi, tarım çökmüş. İnsanlarımız bir başka ülkede rehin. Tarımda 20 milyar dolar ithalat var. Üretici, köylü ve emekli perişan. Çocuklarımızın sınav soruları çalınıyor, zorla okullara kayıt yaptırılıyor. Böyle bir durumda CHP umut olamıyor. Türkiye’nin dört bir tarafını dolaşıyorum, 'CHP umut mu?, Sayın Genel Başkan Başbakan olacak mı?' diye soruyorum, bir Allah’ın kulu çıkıp ta 'Evet umut' diyemiyor. Böyle bir umudu ben görmüyorum, yurttaşlarımız da görmüyor” diyordu.

Partiye genel başkan adayı olan birinin umut göremediği bir yapıdan söz ediyoruz farkındaysanız.

                                                               ***

Yıllar önce eski Şehitkamil Belediye Başkanı Ahmet Yılmaz anlatmıştı. Bilmem hangi mahalledeki 90 yaşındaki bilmem ne amcaya, ‘Artık yeter sen delege olma, oğlun olsun’ dedik, ama ikna edemedik” diye yakınmıştı.  Yani partiye şöyle veya böyle bir şekilde yapışanı ancak ölüm ayırabiliyor.

Durum böyle olunca, parti gençleşemiyor, dinamikleşemiyor, dolayısıyla değişen dünyaya göre de değişemiyor ve değişmeyince de umut olamıyor.

Zaten böyle bir kısır döngü içerisinde umut olması da mümkün değil.

Olamaz da, olamayacak da!

Umut olamayacağı gibi iktidar da olamayacak, mesele bu kadar basit.

                                                               ***

Düşünebiliyor musunuz güya AKP iktidarına karşı ana muhalefet görevi ile bizim haklarımıza sahip çıkacak olan “Muhterem CHP delegeleri!” Kemal Kılıçdaroğlu’na “senin yanındayız” diye imza veriyor, ardından da oyunu götürüp Muharrem İnce’ye veriyor.

Bu kadar kişiliksizlik, onursuzluk olur mu?

Bunun adı siyaset yapmak, ülkenin ali menfaatlerini düşünmek mi, yoksa herşeyi küçücük kişisel çıkarlarına feda etmek mi?

Partide “Korku imparatorluğu” varmış. Öyle diyor Muharrem İnce.

İnsanların koltuklarını, bulundukları konumu kaybetme korkusuyla “kişiliksizlik” örneği sergiledikleri bir partide tek sorun genel başkan olabilir mi?

CHP tüm yapısıyla, planıyla, programıyla, değişime direnişi ile tepeden tırnağa tüm örgütleri ile Türkiye’nin önünü tıkayan ve bu ülke demokrasisinin gelişimini köstekleyen iflah olmaz bir yapıdır.

Bu yapıya umut bağlamak, zaman kaybıdır, yazık!

 

 

 

Sorun yalnızca genel başkan mı?