IŞİD’e komşu olmanın dayanılmaz ağırlığı
Fransa, İngiltere, Polonya, Belçika ve İsviçre’nin de bulunduğu çeşitli Avrupa ülkeleri, Türkiye’de yaşayan veya Türkiye’yi ziyaret edecek vatandaşlarına Irak ve Suriye'deki askeri operasyonlar nedeniyle başta Hatay olmak üzere, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak kentlerine gidilmemesi tavsiyesinde bulunuyor.
“Aman sakın mecbur değilseniz buralara gitmeyin, toplu yerlerde bulunmayın, gösteri yapılan yerlerden uzak durun” diye uyarıyorlar vatandaşlarını.
Çünkü onlar için “vatandaş” vevatandaşın can güvenliği çok çok çok önemli.
Bakın burnumuzun dibinde müthiş bir tehlike ile içiçe yaşıyoruz, bir tanrının kulu bizi uyarma gereği duyuyor mu?
Bizim insanımızın canının, güvenliğinin ne önemi var?
Alayımız ölsek ne olacak?
Sınırda yaşamanın fıtratında bu tür şeyler vardır deyip, gelip geçecekler o kadar.
***
Gaziantep, ne yazık ki yaşanılacak bir yer olmaktan her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor.
Uzun yıllardan beri Eskişehir’de oturan arkadaşım geçenlerde yürüyerek bir tur atayım diye çıktı sokağa.
Akşam eve döndüğünde Gaziantep Lisesi’nden aşağıya doğru indikçe kentin çehresinin tamamen değiştiğini, ortada kılığı kıyafeti düzgün insan görmekte zorlandığını söyleyip, “Biz lise yıllarında Antep’te otururken gecenin bir vakti sokaklarda gezerdik. Şimdi öyle şeyler pek mümkün görünmüyor. Kent çok muhafazakarlaşmış. Ben bu kadar saat Eskişehir’de yürüsem en az 20 tane mini etekli kızla karşılaşırdım” dedi.
***
Doğu ve Güneydoğu’dan gelen yoğun göç, kent kimliğini epeyce yıpratmıştı zaten. Bunun üzerine bir de arkası gelmeyen mülteci akını olunca, yaşam alanı daha da daraldı.
Bakmayın bol miktarda kara parası olanların çok güzel binalarda yaşayıp, güzel arabalara bindiğine..
Hiçbir paranın; eğitimsizliği, görgüsüzlüğü, kültürsüzlüğü örtmeye gücü yetmez.
Bugün kentin en lüks binalarında kapıların önündeki pis ve yıpranmış ayakkabılar, kentin geri kalmışlığının, eğitimsizliğinin ve görgüsüzlüğün en güzel ipucunu veriyor size.
Ve şimdi tüm bunlara bir de can güvenliği sorunu eklendi. Hem de çok ciddi bir şekilde.
***
Sınır bölgesindeki kentlerde çok sayıda istibaratçının olduğunu, dolaştığını herkes biliyor. Ve Avrupa ülkeleri hangi kaynaktan hangi bilgileri alıyor ki, “Aman ha sakın oraya gitmeyin” diye vatandaşlarını uyarma gereği duyuyor.
Mesela devletin herhangi bir görevlisi veya bir kent yetkilisi de çıkıp bizi neden uyarmıyor?
Kentte gerçekten bir güvenlik sorunu yok herşey dörtdörtlük yolunda da Avrupalılar abartıyor mu, yoksa böyle bir uyarı yapılırsa halk paniğe kapılır diye endişe mi ediliyor?
Yoksa büyük bir sorumsuzluk ve duyarsızlıkla mı karşı karşıyayız?
Galiba sonuncusu, yönetim karakterimize daha uygun bir durum.