Geriletilmiş demokrasi daraltılmış özgürlükler rafa kalkmış hukuk devleti…
Dün Gezi Parkı idi bu koşullara başkaldırının adı, bugün Kobani, yarın ne olacağı belli değil.
Bilinen şu ki, her seferinde şiddet giderek daha da tırmanacak, ölümler artacak…
Bir sonrakinde daha çok şiddet, daha çok kan ve daha çok ölüm olacak.
Bu olayların arkasını, uğursuz ve sevimsiz bir yüz ifadesi ile, “Hesap soracağız” tehditleriyle alacağını zannedenler yönetimde olduğu sürece, bu gidişata alışsanız iyi olur.
Olaylara yanlış teşhisler konup, kamuoyu her seferinde daha çok baskı altına ve kıskaca alındığı sürece patlama kaçınılmaz.
Önceki akşam CNN Türk’te gazeteciler, tırmanan şiddet olaylarının nasıl önlenebileceği konusunu tartışırken, partilerde her kafadan bir ses çıkmasından ve her olayda saçma sapan, ortamı daha da geren, tahrik edici tweetler atılmasından yakındılar.
Gerçekten de bazı siyasetçiler öyle tahrik edici ve sorumsuz davranmaya devam ediyor ki…
Mesela Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın dün HDP Lideri Selahattin Demirtaş için, “İsrail hükümeti basın sözcüsü” demesinin ne alakası ve anlamı var şu ortamda söyler misiniz?
***
CHP Milletvekili Rıza Türmen’in Ahmet Hakan’a verdiği röportajı okurken, ülkenin bu tür kaliteli insanlara ve siyasetçilere ne kadar çok ihtiyacının olduğunu düşündüm.
Türmen, AK Parti'nin "Yeni Türkiye"sini, “Geriletilmiş demokrasi, daraltılmış özgürlükler, rafa kalkmış hukuk devleti” şeklinde tanımlarken, bu "Yeni Türkiye"ye karşı CHP'nin de kendi "Yeni Türkiye"sini tarif etmesi gerektiğini şöyle açıklıyor:
“Türkiye değişti. Köylü bir toplumken, kentli bir toplum haline geldi. Homojen bir toplum olduğumuzu zannederken öğrendik ki homojen bir toplum değiliz. Bin türlü insan var.
Temel mesele şu: Bu kadar farklılığın olduğu bir toplumda beraber nasıl yaşayacağız? Türk ile Kürt, inanan ile inanmayan nasıl bir arada yaşayacak? Dinsel farklılıklar, cinsel farklılıklar, yaşam tarzı farklılıkları... Bütün bunları içine alan bir ortak yaşama sebebi nasıl bulunacak?
CHP işte bu yaşamsal soruya cevap vermeli. Kendi "Yeni Türkiye"sini açıklamalı.
"Çoğulcu, katılımcı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir demokrasi" demeli. CHP, "Yeni Türkiye"sini böyle tarif etmeli.”
***
Türmen siyasete girme nedenini de “Birincisi: AK Parti'nin yaptıklarına karşı bir öfke duyuyordum. Demokrasiden uzaklaşması, özgürlükleri kısıtlaması... Buna öfkeleniyordum. Bununla mücadele etmek için girdim.
İkincisi: Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP'nin değişeceğine ve başka bir CHP olacağına inandım” diye açıklıyor. "CHP 'Ben artık farklı bir CHP’yim' demeli, diyemezse siyaseti bırakırım" diye ekliyor.
Belli ki Türmen siyaseti ne zaman bırakacağı konusunda kendine yakın zamanda bir takvim belirlemek zorunda kalacak.
***
Rıza Türmen’in CHP ile ilgili çok önemli açıklamalarına daha sonra değineceğim.
Ama bugün, geldiğimiz şu noktada, yaşadığımız bu inanılmaz kaos ve şiddetin birinci unsuru, Rıza Türmen kalitesinde siyasetçilerin sayısının parmakla sayılacak kadar az olması diye düşünüyorum.
Sürekli bağırarak, karşıdaki her eylemi kendine yönelik bir tehdit unsuru görerek, her seferinde bunlar cezasız kalmayacak diye tehditler savurarak toplumu dizginlemeye, demokratik eylemleri cezalandırma yoluna giderek bir yere varılamayacağının görülmesi lazım.
Yani, Suriye konusunda ilk günden beri izlenen politikalar ve bugün sınırımızda insanları kesen, kadınlara tecavüz edip satan eli kanlı bir terör örgütü ile kucak kucağa kalmamız doğru da sokağa dökülen insanların bunu protesto etmesi mi yanlış olan?