Bu mantalite ile…
Arkadaşım bana bakmış, “Yani şimdi Kent Konseyi Kadın Meclisi” ne demek oluyor diye sordu.
Ben de ona, “Ayrıştırma” oluyor diye yanıt verdim.
“Bir Kent Konseyi var erkeklerden oluşan, bir de kadınlardan oluşan Kadın Meclisi olunca, kadınlar ve erkekler diye ayrışıyoruz işte. Kent Konseyi denilen yapının eğer yarısını kadınlardan oluştursaydınız, bu ayrıştırmanın önünü keserdiniz. Ama, yapmıyorsunuz, çünkü işinize böylesi geliyor” diye epeyce söylendim.
“Haklısın” dedi.
***
Önceki gün İhlas Haber Ajansı’nın ana sayfasında bir haber vardı
“Kadın sürücünün kullandığı otomobil devrildi: 1 yaralı” diye. Biliyor musunuz trafik kazaların yüzde 93’ü erkek sürücülerin hataları yüzünden meydana geliyormuş. Ama hiçbir gazete veya ajans, çoğunluğu ölümlü olan bu kazaları “erkek sürücü” diye vermez.
Anlayacağınız, hepimizin bu çorbada fazlasıyla tuzu var.
Interpress’in, 2014 yılının geride kalan dokuz ayını kapsayan ‘Kadına Şiddet’ konulu araştırmasının sonuçları açıklandı. Dün gazeteniz Sabah’ta vardı. Yazılı basında yayınlanan kadına yönelik şiddet haberlerinin 47 bini aştığı görüldü.
Kadına yönelik şiddetin bir türlü önlenemediği ülkemizde yılbaşından bu yana 170 kadının öldürüldüğü, kadınlara yönelik sözlü, fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik olmak üzere çeşitli şiddet uygulamalarının yazılı basında geniş yer aldığı ifade edildi.
Aslında bu konuda medyanın da çok ciddi şekilde sorgulanması lazım. Zira kadına yönelik ayrıştırma ve şiddet uygulamasında ne yazık ki medyamız da sütten çıkmış ak kaşık sayılmaz.
Hatta kullandığı dil, haberleri veriş tarzı ile çorbada hatırı sayılır derecede tuzu olanların başında geliyor.
***
Muğla’nın Marmaris İlçesinde bir kadın sürücünün kullandığı otomobilin virajı alamayarak devrilmesi sonucu meydana gelen trafik kazasında kadın sürücü yaralanmış.
Yani bu habere “Kadın sürücü” diye başlık atmanın nasıl bir mantığı olabilir anlamak mümkün değil. Erkekler kaza yaptığında “erkek sürücü” diye mi başlık atıyoruz?
Ne münasebet?
Bunun olması gerekeni, “Otomobil sürücüsü”, “kamyon sürücüsü” v.s.’dir.
Burada başlıktaki “Kadın” vurgusunda amaç, “kadının iyi şoför olamayacağı”, “iyi araç kullanamayacağı” ve “kazalara neden olduğu” algısı yaratmaktır.
Oysa ne kadar haksız ve vicdansızca bir önyargı oluşturulmaya çalışılıyor.
Zira….
“TÜİK’in verilerine göre kazaların yüzde 92.42’si kişi kusuruna dayanıyor. Kazaların yüzde 93 gibi büyük bir oranından erkek sürücüler sorumlu. Kadın sürücüler ise ‘az hız yapma, temkinli ve sakin olma’ gibi nedenlerle daha az kaza yapıyor.”
Ama medyamız da, kadına yönelik eylemlerde üzerine düşeni yerine getirmekten geri kalmıyor.
***
Gaziantep Kent Konseyi, genel kurulunu ve ilk toplantısını yaptığında hemen dikkatimizi çeken şey konseyde kadın sayısının yok denecek düzeyde olduğuydu.
Oysa, demokrat kimliği ile tanınan yeni başkana yaraşan, o konseyin en az yarısını kadınlardan oluşturmasıydı.
Konseyin geneline baktığınızda yıllardan beri hep aynı erkeklerin hemen her yerde karşımıza çıktığını görebilirdiniz. Yeni bir yapılaşmada, yeni bir harekette yeni şeylere imza atılmalıydı.
***
Ama hepimiz bu toplumun bir parçasıyız.
Ne olursak, nerede olursak olalım, kadına tahammülümüz yok.
Kadını yok etmek, yok saymak, dışlamak, ikinci, üçüncü plana ötelemek için elimizden geleni ardımıza bırakmıyoruz.
Sonra da kadına yönelik şiddetin artmasına şaşırma numarası yapıp duruyoruz. ***
Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamını başarılı bir kadının doldurduğu bir kentte uygulamaların da farklı olması beklenirdi.
Ama ne yazık ki mantalite değişmediği sürece, hiçbir yere varmamız mümkün değil.