İki farklı simge kültürü
Turizm Derneği Başkanı Hülya Akkaya, ‘Çingene Kız’ın Gaziantep’in simgesi olsun, kent logosu olsun önerisinde bulunmuş.
Bu öneriye de Gaziantep Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Celal Doğan karşı çıkmış. Hem de açıklamasının dozundan biraz da öfkelenmiş olduğu intibaı uyandı bende.
Akkaya, önerisini desteklerken şöyle diyor: “Destinasyon tanıtımındaki en önemli konulardan bir diğeri, bölgenin özelliklerini ilk bakışta yansıtacak, marka ile bütünleşmiş, akılda kalıcı bir “logo”nun oluşturulmasıdır. Görüldüğündes ya da duyulduğunda hemen o kentin adını çağrıştıracak logolar, ulusal ve uluslararası marka imajının oluşturulmasına da destek vermektedir. Kanada’nın ‘Çınar Yaprağı’, Fransa’nın ‘Eyfel Kulesi’ , Yunanistan’ın ‘Pantheon’u gibi Gaziantep’in de ‘Zeugma Çingene Kızı’ tüm dinamiklerin ortak kullanacağı kent logosu olmalıdır.
“Çingene Kız Roma figürü, bize ait değil” diyen Doğan’ın, bu öneriye sert tepkisi şöyle: “Çingene Kız arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan bir mozaik. Ve bu mozaik bir Roma eseri. Yani bize ait değil. Gaziantep’in simgesi, kale olabilir, sanayi olabilir, baklava olabilir, mutfağı olabilir, Şahin olabilir, Şehitler Abidesi olabilir. Çünkü bunlar Gaziantep’in ortak değerli. Çingene Kız Roma uygarlığına aittir. Ticari simge olabilir ama asla bu şehrin simgesi olamaz.”
Celal Doğan, daha da katılaşarak, “Bu tür öneri ve açıklamaların kamuoyunda yer alması ve tartışması konusu dahi olmaması gerekir“ diyor.
Her iki tarafın da niyetlerinin halishane olduğunu ve içlerindeki Gaziantep sevgisiyle bu kentin hizmetine amade olduklarını biliyorum. Ancak, bir tarafın bilgi sahibi olmadan fikir yürütmesinin yanlışlığı da ortada!
Merak edenler için önce simge/sembol’ün bilimsel açıklamasını yazayım.
Olayları yorumlamaya, inançları ve değerleri anlatmaya yarayan semboller, kültürel ve sanatsal objeler arasından seçilmelidir. Bu nedenle ülkelerin, kentlerin simgesi de o topraklar üzerinde geçmişi binlerce yıl önceye uzanan kültürel ve sanatsal varlıklardan alınır.
Zira bu eser veya objeler, geçmişten bugüne o topraklar üzerinde yaşamış olan tüm uygarlıkların ortak varlığı ve mirası olmak yanında, en anlatılmaz duygu inceliklerini sezdirebilecek güce sahiptirler.
Mesela Zeugma Antik Kenti’nin yaşadığımız toprakların çok eski uygarlıklarından birine ait olduğunu gösteren Çingene Kız mozaiği, bu nedenle zaten Gaziantep’in simgesi haline gelmiştir.
Bunun yerine, Kayseri’nin simgesi pastırma ile mantı, Antep’in simgesinin baklava ve lahmacun olabileceğini söylemek, tamamen sığ ve kültür yoksunu kafaların ürünü olabilir.
Eğer bir de olaya, Zeugma bizim kültürümüz değil ki mantığı ile yaklaşılmışsa ki bu daha vahim bir cehalettir, o zaman pastırmanın da baklavanın da kimlere ait olduğunu, nereden geldiğini veya kimlerden kaldığını da iyi bilmek gerekir.
Bilinmesi gereken başka bir şey daha... Romalılarla vatandaşlık bağımız var!
Aynı havayı solumuşuz, aynı suyu içmişiz, aynı toprağın ürünlerinden beslenmişiz, Fırat’ın serin sularında yıkanmışız... Aynı coğrafyayı paylaşanların, süregelen uygarlıkların birbirlerini reddetmeleri mümkün müdür?
Vatandaşlığın antropolojide iki türlü tarifi vardır: Anakronik ve diyakronik. Anakronik, aynı zamanda olmayanı ifade ederken, diyakronik, ard arda gelen, art zamanlı anlamındadır.
Vatandaşlıkta ırkın, rengin, dinin, uygarlığın anlamı yoktur!
Hülya Hanım’ın önerisi bir anlamda malumu ilandır. Tespit ve düşüncesi, Gaziantep’i ulusa ve uluslararası topluma tanıtan bir turizmci olarak yerindedir.
Son olarak, Çingene Kız bir Roma figürü değildir. Şimdiye kadar hiçbir tarih bilimci böyle bir iddia bulunmadı.
O mozaik parçasının altına ‘Çingene Kız’ benzetmesi ilk kez gazeteniz Sabah’ta yazılmıştır. Hikayesi de şöyle:
Zeugma’nın, ikinci Pompei olarak, Mayıs, 2000 tarihinde New York Times’ın birinci sayfasında geniş yer almasıyla bütün dünyanın tarih ve sanatseverlerinin ilgi odağı olduğu dönemde, Amerikan Büyükelçiliği ile New York Times’ın İstanbul büro şefi ünlü gazeteci Stephen Kinzer’in referansı ile Gaziantep’e gelen Amerika’nın en büyük mozaik müzesi ‘Worcester Art Museum’ direktörü James A. Welu ile Harvard Üniversitesi tarih bölümü profesörünü havaalanında karşılayarak Zeugma’ya götürdüm. Ören yerinde gezerken yerdeki bir parça (Çingene Kız) dikkatlerini çekti. “Bu nedir?” diye sorunca ben de kazı başkanı Mehmet Önal’a tercüme ettim. O da, bilmediğini, bir tablonun parçası olduğunu, ancak hangi tablonun olduğunu henüz anlamadıklarını söyledi.
İkinci soru, “Bu ne anlatıyor”a da Mehmet Bey bilmediği için haklı olarak tebessüm edip cevap veremedi.
Daha sonra onları İmam Çağdaş’a öğle yemeğine götürdüğümde kadın profesör bana şunları söylemişti:
“Bu parça ortalıkta kalmasın, hemen müzeye götürün. İleride büyük ihtimalle Gaziantep’in simgesi olabilir. Ben kızın Hindistan’dan Zeugma’ya gelen bir çingene olduğunu düşünüyorum. Çingenelerin anavatanı Kuzey Hindistan’dır. Bu tahminimi de kızın saçlarına bakarak söylüyorum. Çingeneler konum olduğu için nasıl süslendiklerini biliyorum.”
Bir bilim insanının bu tespiti üzerine biz de gazetemizde o parçanın altına ‘Çingene Kız’ yazdık. 14 yıldan beri de Çingene Kız, Sabah’ın logosunun yanında, ‘Türkiye’nin Kültür Başkenti Zeugma’ diye her gün okuyucularımıza sevimli yüzüyle “Günaydın” der!
Umarım bu anekdotla anlaşılmıştır ki, Çingene Kız bir Roma figürü değildir. Şimdi Adıyaman’ın yerinde bulunan antik kent Samsat’tan gelen bir mozaik ustası o zaman bu güzel kızdan esinlenerek ürettiği tablosunda bunu kullanmış olmalıdır.
Güzelbey’e birincilik ödülü…
Hürriyet Gazetesi’nin organize ettiği ‘Sign of the City Awards’ta gayrimenkul ve inşaat sektörünün en iyi projeleri seçildi.
En iyi AVM dalında birinciliğe, ‘Prime Mall Gaziantep Alışveriş Merkezi’ layık görüldü. Ödülü, projenin yatırımcısı olan Prime Development Proje Geliştirme Ltd. Şti. aldı.
İtirazım var!
Ödül, zamanın Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey’e verilmeliydi. Güzelbey de ödülü kavrayarak iki elini havaya kaldırıp, “Ey Antepliler!.. Ben sizin… “ diye başlayıp nutuk atmalıydı…
Eğri oturalım, doğru konuşalım! Güzelbey olmasaydı, Prime Mall olur muydu? Allah için söyleyin, şehir merkezinde nerede o büyüklükte arsa vardı?
Dünya döndükçe, o alışveriş merkezi orada durdukça, tarih o arsanın nasıl, hangi vicdanla masum insanların babalarından atalarından kalan mirası ellerinden hangi yöntemle yok pahasına alıp, yatırımcıya nasıl satıldığını yazacaktır. (Bir hesaba göre 14 milyona alındı, ticari sahaya çevrildi ve 150 milyon liraya satıldığı iddia edildi.)
Aslında bu tür ödüllerin nasıl verildiğini bildiğim için pek önemsemiyorum. Ancak adaylar arasında bulunan Akasya Acıbadem Yeni Nesil Yaşam Kompleksi - Alışveriş Merkezi, bana göre ipi göğüslemesi gereken projeydi!
Her ne ise, ödülü Gaziantep’e verdiler. Merci beaucoup/Çok teşekkür ederiz! Bir de erbabına verselerdi ya!