Hangi kaplan...
Hocaların hocası, Prof. Güngör Uras, geçen gün Kayseri, Konya ve Gaziantep’i yazdı.
Milliyet gazetesindeki köşesinde yazısına şöyle başlamış:
“Anadolu Aslanları’nın, Anadolu Kaplanları’nın sembolü olarak Kayseri’yi biliriz. Anadolu’da, ticaret ve sanayi denilince ‘Kayseri’ adı gündeme gelir.”
İtirazım var! Kullanılan tabir –önemli olmamakla birlikte- ‘Anadolu Aslanları’ından ziyade ‘Anadolu kaplanları’ oldu. Anadolu kaplanları deyince de ilk ve önce hep Gaziantep akla geldi.
Amerika’da Tuft Üniversitesi Fletcher School, ‘Anadolu kaplanları’ ile ilgili en az 4 yıldır bilimsel bir araştırma sürdürüyor.
Fletcher School’da geçtiğimiz Nisan ayında Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ünlü ekonomist Daron Acemoğlu, emekli NATO Başkomutanı Amiral James Stavridis’in de katılımıyla Washington’un desteklediği ‘Turkey’s Turn’ konferansında konuşulan konulardan birisi de ‘Anadolu kapları ve Gaziantep’ idi. (Hocam ve okurlarım için için: http://fletcher.tufts.edu/IBGC/turkeys-turn)
Hocam devam ediyor:
“Orta Anadolu’da küçük sanayiden büyük sanayiye geçiş iki şehirde, Kayseri ve Gaziantep’te başlamıştı.
Yarış başlarken Kayseri’nin avantajları vardı. İlk tayyare fabrikası Kayseri’de kurulmuş. Sümerbank, bez fabrikası açmış. Şeker fabrikası, ana tamir tesisleri şehirde ekonomiyi canlandırmış. Kaliteli, deneyimli işgücünün yetişmesine imkân vermiş.
Geliniz görünüz ki şimdilerde Kayseri Gaziantep’in çok gerisinde, hatta daha sonra yarışa katılan Konya’nın da çok gerisinde.”
Evet, aynen böyle oldu. Devlet Gaziantep’te hiçbir fabrika kurmadı. (İstisnası: Gaziantep çimento fabrikası. Onun da yüzde 49 hissesini Antepliler’e sattı. O hisselerin de hepsi deve oldu!) Ama nihayetinde bu Antepliler’in yararına oldu. Abdülkadir Konukoğlu’nun söylemiyle: “Kamu fabrikalarında işçi, memur olacağımıza kendi göbeğimizi kestik. Kendi işimizi kurduk. Bugünlere geldik.”
Uras, imalat sanayinin cirolarını kıyaslayarak Gaziantep’in, Kayseri ve Konya’yı geride bıraktığını rakamlar vererek anlatıyor, ancak “Bilim ve teknik konularında, konaklama ve yeme içme sektöründe ve hepsinden önemlisi eğitim konusunda her 3 şehrimizin de durumu parlak değil” diyerek te önemli ve doğru bir saptama yapıyor.
Ancak…
81 Şehrin Yaşam Kalitesi Araştırmasına göre Gaziantep 60’ıncı sırada yer alırken Kayseri 22’inci sırada bulunuyor. Konya ise 30’uncu sırada.
Kayseri’de Allah için bir tek gecekondu yokken, Gaziantep’in, Vali Erdal Ata’nın tespiti, kentin yüzde 70-80’i gecekondudan oluşuyor.
Özellikle sağlık alanında Kayseri, Gaziantep’in açık ara önünde. Eğitimde de öyle. Kentlerin borçluluk oranı ise kıyaslanamayacak kadar Gaziantep’in aleyhine. Kişibaşına gelirde de Kayseri çok rahat.
Uras Hocam yazılarında şuna benzer sorular sorar: Peki, bunların hepsinin sebebi nedir?
Sanayileşmenin getirdiği olumsuzluklar! İş bulmak için gelen aşırı göç ve bu insanların karın tokluğuna çalışması!
Kentin bütün dengelerini olumsuz etkileyen vasıfsız insan göçünden Kayseri ustalık ve beceri ile etkilenmedi.
Ben Uras Hocam’ın yerinde olsaydım, Kayseriler’i hiç ama hiç eleştirmezdim. Kayserililer’in, zekaları ve kurnazlıkları ile meşhur olduklarını aklımızdan çıkarmamak gerekir.
Hezimete ve yuhanlanmaya ödül!..
Milli Takım Brezilya’dan kendi sahasında 4 gol yiyip hezimete uğradı, maç sonrasında da ‘Milli Takımlar Direktörü” Fatih Terim, “Size Brezilya’yı seyrettirdik, daha ne istiyorsunuz? İstatistik için palavra bir takım bulup yenebilirdik!” demez mi! O palavra takım neredeymiş, bizim yeneceğimiz? Letonya’yı bile yenemedik.
Bütün masraflar hariç 3 milyon Euro ödeyerek Brezilya’yı Türkiye’ye getirmek ve 4 gol yemek nerede ise bir övünç meselesi oldu.
Eskiden şerefli yenilgiler vardı! 1-0 falan yenilince sevinir, “Ezilmedik” derdik! Şimdi de, “Nasıl ama, Neymar’ı getirdik, herif 2 gol attı, seyirci kendinden geçti, “Neymar, Neymar” diye tezahürat yaptı. Az şey mi?” diyoruz.
Katalan televizyonu Fatih Terim’in maç sırasındaki davranışlarını kaydetmiş. “Tam bir Hollywood yıldızı gibi...” diye de yorum yaparak izleyicilerine sunmuş.
Hocaları böyle de oyuncular nasıl?
Brezilya karşısında ezildiler! Acemiler mangası gibi doğru dürüst pas bile yapamadılar.
Ama para almaya gelince acemilik falan kalmıyor. Çoğunun eline geçen yıllık para 4 milyon Euro’dan az değil. Yani, 12 milyon Türk Lirası.
Yuhaladığın adamlara bu kadar para vermenin mantığı nedir acaba?
Ama o parayı alanların pek umurunda olduğunu zannetmiyorum. Parayı versinler de, ne derlerse desinler, diyorlar galiba!..