ARİF HOCA
Padişah Yıldırım Bayezid’den ve Sarı Mektebin Abdullah Hocası’ndan dün bahsettim.
Bugün de Atatürk zamanında hoca’ya nasıl itibar edilirdi, ondan söz etmek istiyorum.
Yıl 1937. Atatürk’ün Ulaştırma Bakanı Ali Çetinkaya’nın kızı Ankara Kız Lisesi’nde okuyor. Fizik Öğretmeni Arif Etiken bu bakan kızını tahtaya kaldırıyor. Kız şımarık. Diğer çocuklar “hocam bu Ali Çetinkaya’nın kızı” diyorlar.
Arif Hoca kıza dönüyor:
-“Geç tahta başına, al eline tebeşiri, yaz:
Bakkal Ali Efendi, eşittir Ali Çetinkaya, eşittir Mustafa Kemal Paşa!
Kız ağlayarak sınıftan çıkıp evine gidiyor. Öğrenciler ve diğer öğretmenler şaşkınlık içinde...
Eyvah, Öğretmene ne yapacaklar?.
Biraz sonra siyah renkli makam arabası okulun önünde duruyor:
-Bakan Bey, Arif Hoca’yı çağırıyor. Akşam üstü gelip alacağım!
Veee... Akşam üstü siyah araba Arif Hoca’yı okuldan alıp,Bakan Bey’in evine götürüyor. Bakan Ali Çetinkaya, Arif Hoca’yı kapıda karşılayıp yukarı çıkarıyor. Ziyafet sofrasının etrafında ünlü adamlar...
Bakan Arif Hoca’yı onlara tanıtıyor:
-“İşte yalnız kızıma değil, bizlere de ders veren Arif Hoca!”Hocayı baş köşeye buyur ediyor.
xxxx
Son örneği de ben yaşadım:
Sene 1960. Gaziantep Lisesi’nde Edebiyat öğretmeniyim. Valinin kızı bizim lisede okuyor.
Öğretmen Enver Kutluğ Vali Beyi’n kızını derse kaldırıyor. Hoca ne sorduysa bilmiyorum diyor, üstelik de gülüyor.
Enver Hoca kızıyor:
-Sen aile terbiyesi görmedin mi? Neye gülüyorsun?
Vali kızı ağlayarak babasına gidiyor.
Bir süre sonra okul müdürünü telefona çağırıyorlar:
-“ O öğretmeni al, başka sınıfa ver!
Öğretmenler hep birlikte ayaklandık.
Enver Hoca’yı o sınıftan alırsanız hiçbirimiz o sınıfa derse girmeyiz!..
Lise müdürümüz, Milli Eğitim müdürünü de devreye sokarak durumu valiye anlatıyor.
Bu direniş üzerine, sözde orta yol bulunuyor: Valinin kızı o sınıftan alınıp başka sınıfa veriliyor.