SEABORGIUM
Hayatım boyunca unutamadığım bazı olay ve kişiler vardır ki benim yaşamımda önemli rol oynarlar. Bunlardan biri rahmetle andığım, Türkiye nin kuruluşunda büyük emeği geçmiş, hatta Türk siyasi tarihinde önemli kilometre taşı olduğuna inandığım Milli Şef ismi ile anılan İsmet İnönü dür. Delikanlı çağlarımda yazları İsmet İnönü Heybeliada’ya geldiğinde, meşhur ÇİVİLEME sini yapar, bizlerde onun etrafında halka oluşturur, yüzerdik. Ankara da Ayten sokakta ki evine çeşitli vesilelerle ile bir kaç kerre gittiğimi hatırlarım. Hatta beraber çektirdiğimiz bir resmide bana imzalayıp vermişti.
Üniversite yılllarımda oğlu ERDAL İnönü de hocam olmuştu. Üniversiteden sonra kimi zaman Heybeliada da yürüyüş yaptığımız büyük turda karşılaşır, sohbet ederdik. Fizik konusunda bütün dünyanın saydığı bir bilim adamıydı Erdal İnönü. Bir süre çevre baskısı ile siyasete atılan Erdan İnönü, devamlı tebessüm eden simasıyla muhalefe pek de yakışmamıştı. Türkiye’de örnek alınması gereken bir adımı atarak siyaseti bırakmasını bilen tek kişi olarak görmekteyim.
Yine Fizik konusunda araştırmacı bir sima olan Prof. Feza Gürsoy da hocamız olmuştu. Eşi Suha hanım da bizlere bilim tarihi okutmuştu. Onları tanımaktan büyük mutluluk duymuştum.
Üniversiteye başladığım ilk yıl kimya dersimize gelen bir bayan vardı ismi Mutena Ülkü. Biz kimya konusunda temel bilgileri ondan almıştık. Daha sonra kendisi Marshall Boya kurumunda önemli bir göreve çağırılmış, bu nedenle Üniversiteyi bırakmıştı. Yaşamımda onu da tanımaktan çok gurur duymuştum. Periodik tabloda elementlerden bahsederken geçiş yani ‘’transition ‘’ elementlerini anlatmış, bulunamayan elementler için ‘’ Bu elementleri bulmak için bir çok bilim adamı çalışmaktadır’’ diye bize kısa da olsa bilgi aktarmıştı. 105 atom numaralı elementin Hahnium olarak tabloya gireceğini o tarihte anlatmıştı. Hatta 106 atom numaralı elementinde bulunabileceği konusunda bilgi vermişti.
Kızımızı 1990 senesinde talebe değişimi programı içinde, Amerika da bir sene lise son sınıfı okuması için 16 yaşında tek başına göndermiştik. Bu gün bir ikinci kızım olsa gönderirmiyim, bilmemekle birlikte, bir insanın ikinci bir lisanı olması için bazı fedakarlıklara katlanması gerektiğine inanırım. Çok müstesna bir ailenin yanına gitmişti kızım, John Seaborg ve eşi Sheila, kızıma bir sene anne ve baba olmuşlardı. Kızım geri döndükten sonra, bu aile ile bağlarımızı hiç koparmadık. Hatta kızımın düğününde gelen müsafirleri üç aile yan yana durarak karşılamıştık. Kısa bir süre önce John kalp ameliyatı geçirmiş, bir kaç damarı değişmişti. 80 yaşın üzerinde olan bu aileye moral vermek adına, noel kutlamaları ve kilisedeki ayinlerine katılmak için Kanada sınırındaki Menominee kasabasına eşimle gittik.
Kasabanın ileri gelen aileleri ile bu ayinde bir araya geldik. Bizim onlara, çocuklarımıza bir sene anne ve babalık yaptıklarından şükran duygularımız vardı. Kilisedeki ayin sonrasında Mimar olan John Seaborg un çalıştığı ofiste bir masanın üzerinde bir yayın gördüm. Üzerinde Dr. Glenn T. Seaborg yazmaktaydı. 19 Nisan 1912 de Ishpeming de doğan Glenn Teodore Seaborg’un kendi adı ile anılan bir Bilimsel Araştırma Entitüsü vardı. 1974 senesinde bir sentetik elementin atom numarasının 106 ve yarı ömrü ise 1.9 dakika olarak bulunup tesbit edilmişti. Dünyaca ünlü Berkeley laboratuarları bu elementin adının SEABORGİUM olarak kaydedilmesine, Dr.Glenn Teodore Seaborg‘un bilime olan katkısının böyle anılması adına karar vermişti. Dr. Glenn Seaborg , dostumuz olan John Seaborg la kardeş çocukları oladuklarını öğrenmekten mutlu olmuştum.
Periodik tablodaki 106 atom numaralı element ‘Sg’ adının kaynağı olan Glenn T. Seaborg, 25 Şubat 1999 da hayata veda ederken yazdığı 23 kitap, 500 den fazla tebliğ, doktora vererek yetiştirdiği 50 den fazla bilim adamı, 1951 senesinde McMillan ile müşterek kazandığı kimya dalında Nobel ödülü ile kurduğu bilimsel araştırma enstitüsü ve sayılmayacak kadar çok bilime katkısı olan bu müstesna bilim adamı ile tanışamadığım için üzgünüm. Ancak aynı paralelde özel bir insan olan John Seaborg ve ailesini tanımaktan çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim.
Toplum olarak insanlar nelerle uğraşmakta, biz ise nelerle boğuşmaktayız diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer