İlkesiz, tutarsız ve basiretsizce karavana atışları…
İnsanın başkalarıyla kavgalı olmasını anlamak olasıdır ama, ya kendi-kendisiyle barışık olmayışına ne demeli? Çok katlı bir apartman ya da gökdelen düşününüz. Apartmanın/gökdelenin tüm katlarında öyle kavgalar var ki… Gürültü ayyuka çıkıyor, huzursuzluk aldı başını gidiyor.
Bir de katlar arasında olan kavga var ki… Ona ne demeli?
Türkiye’nin dıştan görünen manzarası bu…
Ne kadar dinamik güç varsa diğerleriyle kavgalı. Yetmiyor, dinamik güçler kendi iç dünyalarında da kavgalı. Nereden biliyor diyorsanız söyleyeyim: Son dış gezimde bu üzücü manzarayı daha net gördüm. Tabii ki de üzüldüm, yad ellerde.
Adliye kendi içinde kavgalı.
Eğitim öyle…
Mülkiye de…
Sağlık, emniyet, spor, ticaret… Say sayabildiğin kadar.
İnsanımızı da birbirine düşürmek için -sanki- yarış yapılıyor. Bilerek mi desem, bilmeyerek mi desem çıkarılmak istenen bir büyük yangın ihanetinin koşuşturması yaşanıyor sanki.
Etnik/ırksal ayrışım peşinde koşan içteki ihanet şebekeleri Türk-Kürt sözcüklerinin aynı harflerle yazıldığını unutup dış güçlerin güzel ülkemizde oyna(t)mak istedikleri oyunda figüran rolüne ahmakça ve de gaflet içinde soyunuyorlar.
Tarihte yaşanmış dinsel kavgaları günümüzde de tekrarlayıp bu ülkeye tüm değerleriyle bağlı saf/tertemiz yurttaşları birbirleriyle kavgalı yapmanın nifakını yaratmaya çalışanlar da var ne yazık ki…
Anlamsız Türk-Kürt çekişmesi yanında Alevi-Sünni kavgasıyla ülkenin bu alandaki birliğini, dinamik heyecanını söndürmeye heveslenenlerin dış odaklı olduğunu, ülke insanını bu yoldan oyuna getirip çöküntü/bölüntü yaratılmak istendiğini bilmeye var mı acaba?
Varsa acırım böylelerine…
Bu noktada şu hususu sağlıklı bir şekilde düşünmek konumunda/durumundayız bu gün: Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada güç kazanmasını, söz sahibi, sözünün geçer olmasını, ekonomisinin, eğitiminin, sağlığının, ticaretinin vb. dinamiklerinin düzgün, sağlıklı işler olmasını kim, hangi ülke ister?
Hangi ülke bundan memnun olur, alkış tutar? Boşuna yere bana ülke adları saymayınız, geçin onları. “Türk’ün Türk’ten gayrı dostu yoktur” sözünü “yabana atma!”yınız. Atalar sözüdür, kulaklara küpeliktir bizim için.
Bunlar güzel duygular/düşünceler de bir de şu iç dinamikler arası kavgayı söndürmeye giderken -aslında söndürmek isteyen de yok ya- su yerine benzinle müdahale etmesek… Şu siyaset sahnesindeki anlamsız, seviyesiz, tutarsız, çirkin; uzun sözün özü, yurttaşı birbirine düşüren, küs eden siyasi çekişmelere bir son verebilsek. Tüm üzüntümün kaynağı da zaten bu
Siyasetçinin öncelikle erdemli olmasını gerekir böyle durumlarda… Gerisine siz karar veriniz. Değil mi ki, bu ülke siyasal çekişmeler yüzünden küçüle-küçüle bu günkü konumuna geldi.
***
Sözün başına dönüyorum: Ne acıdır ki, biz/ler bu güzelim ülkede kim/ler nerede doğruyu söylemişse dışlamışız, yok saymışız, ona köy aramasını salık vermişiz. Doğru söyleyenleri “10. Köy”e değin kovalamışız bugüne değin.
Artık, dünya yüzünde “düne takılıp kalanlar” yok artık. Dünü yaşamış ve ondan ders çıkarmış olanların yarınlara ulusça emin adımlarla koşan ayak seslerini duymayan mı var bu dünyada?
İlkesiz, öngörüsüz ve basiretsizce hedef belirleyenlerin atışları hep “karavana”ya yazıldığını artık bilmek durumundayız.