Müstafi
Kim ne derse desin bu ülke vatandaşlarının bilmediği ve hatta ‘’ Devlet Sırrı’’ adı altında öyle olaylar olmakta ki, hakikati öğrenseniz dudaklarınız uçuklar sanırım. Bütün olayların odak noktası Milletvekili seçimlerinin yaklaştığı bu günlerde, olağanüstü konular gündeme gelmekte. Uzun müddet şimşekleri çeken bir istihbarat örgütünün başı, seçimler arifesinde görevinden istifa etmekte. Isveç’te, bugün hala benim için terör örgütü olan PKK ile içli dışlı olan istihbarat kurumunun başındaki başçavuş emeklisi zat , seçim süreci başlarken görevinden ayrılıyor.
Bence zaten bu görev için yeterli olmadığını kendisi de gördüğünden görevini bırakmış olduğuna inanmaktayım. Bu kurumu sevk ve idare etmenin bir kurmaylık gerektirdiği aşikar. Benim ülkemin bir çok kurumu gibi bu kurumun da bazı çivilerinin oynadığına inanmaktayım. Terör örgütü ile kol kola yürüyen bir kurumun başı, eski Servekilin görev değişiklik geçiş döneminde, yeni atanan Serataman ile uyum sağlamadığından olsa gerek, görevi bıraktığı ihtimaldir. Hani Fidan HDP kanadından Milletvekili adayı bile gösterilebilir diye düşünmekteyim. Hatta neden olmasın, her iki tarafın en ince taraflarını bildiği muhakkak. Bundan daha iyi bir aday nereden bulunur.
Bir başka senaryo ise istifa eden istihbarat başkanın iktidar partisinden aday olma ihtimali. Bu doğru bir düşünce olmayabilir. Küçük işlerin muzaffer kişisi Küçük Kral, arada sırada meydanlarda kargalara bağırıp çağırması sırasında, kantarın ibresi taşınca, başkaları bu durumu düzeltmeye çalışmakta. Ayrıca Küçük Kral’a bağlı kurumun cumhur tarafından da komuta edilmesi, sisteme iki başlılık getirdiği muhakkak. Nereden baksanız bir kuruma iki kişi hükümdarlık etmeye kalkarsa, filler tepişirken meydana gelen toz dumanda fareler ezilir.
Bu seçimlerin bir çok konuya gebe olduğunu düşünmekteyim. Memlekette şenlik var. İstifa eden edene. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kendi tüzüğünde bir maddenin fasılasız milletvekilliğini engellediğini bilmekteyiz. Bu nedenle kimler gidici, kimler kalıcı bugün bile belirsizliğini muhafaza etmekte. Parti kurucularının başında bulunan bir çok isim, gemiyi terkeden kaptanın parti listelerine etkili olup olmayacağı bile şüpheler içinde.
Bir başka konu olan Başkanlık sisteminin bu seçimde vücut bulmasının uzak bir ihtimal olduğunu izlemekteyim. Fakat en önemlisi bir meclise vekil olarak seçilip giren insanların kürsüden yaptıkları yemini düşündükçe, nasıl olurda yemin eden vekillerin, mevcut anayasayı nasıl değiştirecekler diye düşünmekteyim. Kürsüde yapılan yeminin cümlesinde :
‘’Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma;büyük Türk Milleti Önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim‘’
Bu yeminden sonrada Anayası değiştirmek için ellerinden geldiği kadar gayret sarf edecekler. Hem sadakat yemini, hem yeni anayasa nasıl olacak, hatta bütün halkın menfaatinin korunduğu bir anayasayı siyasetcilermi yapacak, yoksa Anayasa hukukcularımı? Halkın yüzde 92 sinin kabul ettiği bir anayasayı değiştirmek için bence yüzde 93 e ihtiyaç olsa gerek.
Bazı vekillerin ceplerinin dolduğu için tekrar seçime girmeme kararı verdiklerini mutlulukla okuduk. Siyaset bir ülke için meccanen yapılması gerekir.
‘’ Seçim sürecinde ben çok para harcadım bunu çıkarmam gerek ‘’ felsefesi ile siyaset yapıldığında, yolsuzluk kaçınılmaz olmakta. Bizler ise bu dişli çarkın arasında ezilen halk olarak seyretmekten başka katkımız olmadığını düşünmekteyim.
Bugünlerde cumhur Afrika’yı keşfettikten sonra, Güney Amerika ülkelerini ziyarete çıktığını seyrettik. İlk durağı 1490 lı senelerde bulunan ve Christopher COLOMBUS’ un ülkesi olarak adlandırılan KOLOMBİYA, toprak olarak büyük, nüfusu 46 milyon olarak orta büyüklükte bir ülke olduğunu bilmekteyiz.
Bu ülke bütün dünyada iki konuda önemli bir yer işgal eder. Birincisi kara para aklanan ve yolsuzluğun en fazla kol gezdiği bir ülke olarak bilinir. İkincisi ise dünya uyuşturucu üretiminde en önde gelen ülkeler sıralamasında olması dikkati çeker de, Hazret bu ülkeye neden gitti diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer