Bankalara bundan sonra mektup yerine…
Bir halı firması bazı gazetelere tam sayfa ilan vererek haksızlığa uğramanın verdiği ıstırapla kamuoyuna açıklama yapma gereğini duymuş.
Hemen yazımın başında, detaya girmeden, belirteyim ki yanlış yapmışlar!
Yanlış mekanda, yanlış zamanda yapılan duyuru şuyuu vuukundan beter olmuş!
Kamuoyuna duyuru yapan halı üreticisi firma önce kendisini tanıtıyor.
Açıkladıkları rakamlardan anlıyorum ki, eski ve köklü bir firma. ISO’nun ilk 1000 firması arasına girerek büyüklüğünü kanıtlamış, ihracatı ile ülkesine döviz kazandırmış.
O halde sorun nedir?
Bu firmayı ve daha birçok şirketi, biri veya birileri mektup yoluyla bankalara jurnalleyerek, durumlarının aslında kötü olduğunu bildirmişler! Bilmiyorum ama belki de mektubun sonunu ünlü ‘Bir dost…’ ibaresiyle noktalamışlardır!
Keşke bilselerdi ki ‘mektupçuluk’ dünyanın hemen her yerinde vardır ama en gelişmiş olduğu yer Gaziantep’tir!..
Bu şehr-i diyarda, mektupçuluktan zarar görmüş insanların sayısı tahminlerin çok ötesindedir.
İsmini gizleyerek, birilerine zarar vermek amacı ile mektup yazanların şerefle, haysiyetle, namusla, ahlakla bir ilgileri olabilir mi?
Dürüst ve haysiyetli insanlar yazdıkları mektubun altına imzalarını atarlar. Yazdıklarının altına imzalarını koyamayanlara ancak ‘yaratık’ denebilir!
Hal böyle iken, bir ‘yaratık’ın yazdığı mektubu ciddiye alıp, gazetelerde tam sayfa ilanla cevap vermenin bir faydası olabilir mi?
Olayı ancak duymayanlara duyurursunuz, o kadar!
Ayrıca, bu gibi mektupların koca koca bankalar tarafından ciddiye alınmasını düşünmek de abesle iştigaldir!
Altında ‘Bir dost…’ yazan imzasız mektubu okuyan bankaların da ciddiyetinden şüphe edilir.
Bugün iletişim o hale gelmiştir ki özellikle banka istihbaratlarının kolaylıkla ulaşabileceği verilerden, kimin ne yaptığını bütün detayları ile öğrenmelerinden kolay ne var ki!
Eğer bir banka, bu mektubu referans alarak mudisinin karşısına dikiliyorsa, o banka rezil bir bankadır!
Sonra…
Diyelim ki, kamuoyuna duyuru yapan firmanın suç duyurusunda bulunması neticesinde suçlu tespit edildi, edilmesi de zor da, edildi diyelim. Ne olacak? Giden geri mi gelecek? Bu şerefsizliği yapanlar vaz mı geçecek?
Sanayide sıkıntı var, hem de iyi var!
Bunun giderilmesi, çareler bulunması için sağlıklı kafalara, düşüncelere ihtiyaç vardır. Böyle saçma sapan mektuplarla uğraşılacağına , kafa yorulacağına, ciddi çözümlere kafa yormak daha yararlı olmaz mı?
Özellikle halıcılar, ülkeye ciddi rakamlarda döviz getiriyorlar. Ancak sektörün içindeki amansız rekabete dedikkat çekmek isterim. Serbest piyasa ekonomisinin işlemesi böyle!
Bankalar kredi verirken teminat/güvence alıyorlar. Bu genellikle gayrimenkul oluyor. Ekspertiz bazen bankalar, bazen de bağımsız kuruluşlar tarafından yapılıyor. Malın değeri çoğu zaman gerçek değerinin altında tutuluyor. Bu şekilde güvence vermeyen kredi alamıyor.
Sonra iş krediyi kullanmaya gelince, banka portföye müşteri çeki/senedi talep ediyor. Yani, kredi ancak çifte kavrulmuş teminatla veriliyor!..
İşte saçmalık burada! Avrupa’daki bir banka krediyi böyle mi veriyor? Orada vadeli müşteri çeki mi var? Hayır yok!
Asıl bunun için mücadele edilmesi gerekir. Böyle bir kredi sistemi dünyada başka yerde yok!
O zaman sanayici ne yapıyor? Sıkıştığı zaman hatır çekine müracaat ediyor. Peki ne yapsın? Başka çaresi var mı?
Sanayicilerin birbirine verdikleri hatır çekleri bir yerde aksayınca, sistem felce uğruyor. Bankalar, tehlikeli gördükleri çekleri teminata kabul etmezken, portföydeki mevcut vadeli çeklerin de değiştirilmesini talep ediyor.
Zorluğu, kepazeliği düşünebiliyor musunuz?
Üretimi mi düşüneceksiniz, pazarlamayı mı, yoksa bankacıların durmadan telefonla yeni müşteri çeki isteklerini mi yerine getireceksiniz?
Ortada yenen, içilen, kaybolan, kaçan bir şey yok!
Ama ısrarla sanayicilerin üzerine gelinirken, ağızların silindiği peçeteden farkı olmayan mektuba dayanarak mudilerini sorgulayan bankalar varsa, bu bankalara kullanılmış başka çeşit kağıtlara yazılmış mektup göndermek elzem oldu.