Niçin Kendimizi Kandırıyoruz?

YAYINLAMA: 18 Mart 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 18 Mart 2015 / 18.00

Şu sıralar aşı mevsimi… Eskiler bilir aşı yapmanın zevkini. Gerçi, şimdilerde pazarda tüm fidanlar aşılı satılıyor ama tadını/aromasını bilenler “yerli elma”, “yerli armut” yemek/tatmak istiyor. İstiyor amanerede yaban elma ve armut fidanları ki aşılayasınız?
Pazardan aldığınız fidanlar birkaç yıl içinde meyve veriyor. Her birinde aradığınız/özlediğiniz tadı/aromayı ara ki bulasınız. Sulu değil, insanın ağzında pişmemiş et parçası gibi çiğne- çiğne yutulur duruma gelmiyor.
Bizim demokrasi anlayışımız da öyle…
Hep gerçek demokrasiyi özlüyoruz. Muhalefette isek iktidara geldiğimizde ülkeye demokrasiyi tüm boyutlarıyla getireceğimizi vaad ediyoruz. İktidar olunca da bu özlem, bu demokrasi söylemimizi unutuyor ya da “yan çiziyor”uz.
Peki neden?
Güldürmeyiniz beni, bunu biliyorsunuz ama niçin söylemiyorsunuz? O zaman ben söyleyeyim: “Ben bu koşullarda/şartlarda geldim” kısır demokrasi anlayışı… Tabii ki en başta da koltuğu kaptırma korkusu…
****
Demokrasi algısını beyin yerine mide ile ölçmeye başlayan toplumların kapıldığı kısır döngü zamanla bir anafora dönüşür. Bu noktada kurtuluş için yapılacak çağrışımlar nafiledir/boşunadır. Bu bir toplumsal bunalımdır artık.
Önemli olan, demokrasi kurumlarının tekrardan yaşama kazandırılması için gerçek demokrat beyinlerin işbaşına gelebilmesidir böyle durumlarda.
Ama nasıl?
Bir kere siz, zamanında yaptığınız barakanın temeli üzerine gökdelen yapma sevdalanmaları peşindesiniz. Tabii ki böyle bir durumda kuracağınız “demokrasi gökdeleni”ni tüm ihtişamı ile yükseltemez, bir yanını inşa ederken diğer tarafında çöküntü olduğunu görürsünüz üzülerek.
Gerçek demokrasiyi istemeyen olabilir mi? Ama -Biz inadına- istemiyormuşuz gibi bir manzarada poz veriyoruz kaç seçimdir. Ve de demokrasi arayışı için alanlar/caddeler dururken çıkmaz sokaklara, labirentlere sapıyor/dalıyoruz her seferinde.
Demokrasilerde gerçek katılımı sağlamak açısından “Seçim Yasası”nı ve “Siyasi Partiler Yasası”nı demokratikleştirmek ön koşulken başka-başka arayışların peşine takılmak toplumsal anlamda kendi-kendini kandırmak değil de ne?
Anayasayı demokratikleştirmeye “evet…” de… Niçin sözünü ettiğimiz iki yasa için “değişim” sürecini birlikte düşünemiyoruz?
Nedenini yine ben söyleyeyim: Anayasa değişikliğinde koltuktan olma korkusu yok… “Seçim Yasası” ve “Siyasal Partiler Yasası” öyle mi? Koltuk giderse ne yaparız? İlke bellidir bu konuda: Riskin etrafından dolan, riskten uzak dur!..
****
Baraka temeli üzerine demokrasi gökdeleni inşa etme arzumuza hadi itiraz ettiniz; peki, kayın ya da meşe fidanına yemeyi özlediğimiz güzelim ekşi Yomra ya da Gümüşhane elmasını aşılamamızın yanlışlığını ne zaman anlayacağız?
Demokrasiler kültürel kalkınmalarını tamamlamış toplumlarda boy atar, dallanır-budaklanır ve meyve verir.
Demokrasi için biri gelir metre ile ölçer, diğeri gelir endaze kullanırsa bu şaşkınlık ortamında fare tüm demokrasi kumaşlarını kemirir, berbat eder. Bizlere de “Ah… Vah!..” demek düşer.

Niçin Kendimizi Kandırıyoruz?