“Karınca Ezmez Şevki Ruhu”yla…
Spor dünyasını sarsan olayı biliyorsunuz. FB futbol takımını Rize’den Trabzon Havalimanı’na götüren otobüse silahlı saldırı yapılınca akıllar dondu, akan sular durdu.
“- Bu bir terör olayıdır”, diyenler oldu. Trabzonspor üzerinden olumsuz yorum yapanlar da… Öyle ya da böyle, ortada Türk sporu için bir utanç tablosu oluştu. Çirkin bir noktada duruyor sporumuz şimdi… Kimi kendini bilmez sporcusu, teknik yöneticisi, kulüp yöneticisi ve seyircisiyle sporun “centilmenlik ruhu”nu unutmuş bir dönemi yaşıyoruz.
Bunun pek çok nedenleri var herkese göre… Kimileri “hoşgörü”yü unuttuğumuzu söylüyor/yazıyor. Kimileri ise başka-başka nedenlere bağlıyor bu olumsuzluğu. Ama hiçbir kimse, “geçmişte toplumun olumsuz baskılarını aşmak için sporu harcayıp” bugünlere gelindiğini anımsamak istemiyor. Bir de topluma “varoş kültürü”nün egemen olduğunu tabii ki…
***********
1950 ve 1960’lı yılların bir bölümünü İstanbul’da yaşadım. O yıllarda sportif her olayın güzel heyecanı yaşanırdı taraflar arasında karşılaşma öncesi... Karşılaşma ister salonda, ister stadyumda olsun renk aşığı taraflar elele karşılaşmanın yapılacağı yere gelirlerdi flamalarıyla. Stadyumda ya da spor salonunda taraftarlar karşılıklı trübünlerden takımlarını teşvik edip alkışlarken, bir yandan da rakip takım taraftarlarıyla gırgır geçme anlamında sloganlar söylenirdi, kardeşlik havası içinde.
Şimdi?.. Yarım yüzyıl sonra yukarıdaki güzel manzaradan eser kalmadı ortada… Rakip takım taraftarını tenhada yakaladığında bıçaklayıp öldürmeler… İki takım taraftarının karşılaşma sonrası tabanca, tüfek, kama, döner bıçağı, sustalı ile meydan muharebesine benzer çatışmalar… Sadece taraftarlar arasında mı? Kulüp yöneticilerinin birbirlerinin boğazına sarılıp sıkması, yumruklaşmaları… Küfürler… Sporun ruhuna ters düşen ne varsa son 40 yıl boyunca yaşandı/yaşanıyor bu ülkede… Spor karşılaşmalarındaki olumsuz manzaraların yaşanmaması için iki kulüp taraftarını önce tribünlerde birbirinden ayıran ucuz kafalar, daha sonraları bunun önlem olmadığını görünce stadlara konuk ekibin taraftarını almamayı çare/çözüm gördüler akıllarınca…
Sonuç ortada…
Hani spor barıştı, kardeşlikti? Natürmort bir manzara…
Eskiler -Rahmet onlara- “İşi ehline ver, gerisini düşünme…” demişler ama, kulak ardı etmişiz her işimizde. Eğitim alanında üniversitelere ve liselere giriş için sınav yapılır, işin içine iltimas girer. Bakarsın sorular çalınmış, gülersiniz ama soruların bir bölümü de yanlış… KPSS deniliyor, devlet sınavla memur alacak, aynı yüzsüzlükler. Aradan 10 yıllar geçer sınav sorularının el altından sınava gireceklere zulalandığı ortaya çıkar. Daha başka alanlarda da aynı “saman altından su yürütme” yüzsüzlükleri… “Bir çuval inciri berbat etme” halleri/durumları…
********************
Ülke üzerinden zaman-zaman kara bulutlar gibi gelip-geçiyor bu olumsuzluklar. Bu durum; spora gerçek anlamda gönül vermiş yönetici, sporcu ya da taraftarın eseri değil elbet. Olamaz da… Ama sporla belli bir yaştan sonra tanışan ve onun ne olup-olmadığını bilmeyen varoş kültürünün ucuz kahramanlarını bu konuda unutmayalım lütfen. Böylelerinin holiganizmi hortlatıp spor alanlarına egemen olma heveslenmelerini kıramayan spor yöneticileri var bu ülkenin… Üstelik teşvik eden, arkalanan da oldu maalesef. “Benim taraftarım… Senin taraftarın…” anlayışıyla sporun seyir zevkini sabote eden, hançerleyen, taraftarı birbirine düşüren, düşman eden anlayışa siyasetin çirkinliği de bulaşınca al sana bugünkü kaos… Zaten, balık baştan kokmadı mı böyle durumlarda hep?..
********************
Ne mi yapmalı?.. “Saldım bayıra, Allah gayıra…” anlayışıyla bugün nasıl bir labirente/çıkmaza girildiği/düşüldüğü ortada… Kulüp yöneticileri; sporcular kadar taraftarın da eğitimi ve disipline edilmesi üzerinde ciddi anlamda düşünmeli… Taraftar için eğitim programları düzenlenmeli… Bu, sürekli şekilde olmalı. Kulübün gerçek anlamda taraftar/seyirci profili böylece oluşturulmalı. Nerede o yarım yüzyıl öncenin amigoları? Rahmetli Karınca Ezmez Şevki’nin o renk ve spor aşkı dolu ruhu tüm stadlarımızı/salonlarımızı doldursun istiyorum.
Devletin taraftarın eğitilmesi konusunda kulüplere yardımcı olması gerekmiyor mu?