Antep ve Antakya Sancakları’nda Yapılan Tehcirler (4)
Bu topraklar üzerinde binlerce yıldan beri yaşayan ve 1915 yılında İttihat Terakki Hareketi’nin Anadolu topraklarını “Türkleştirmek” emeliyle 1.5 milyon Anadolulu Ermeni’yi ölüm yolculuğuna çıkarmasının 100. Yıldönümündeyiz.
Malları mülkleri, tüm varlıkları elinden alınan milyonlarca insan, Der Zor yolunda öldüler, öldürüldüler.
Kızlar ve kadınlar tecavüze uğradı. Erkekler kadın ve çocukların gözleri önünde kesilip nehirlere atıldı. Kızlara, kadınlara kardeşlerinin, kocalarının gözü önünde tecavüz edildi.
Dün, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’nin dört bir yanında da anma törenleri vardı.
Devletin en başındaki, her ne kadar yaşanan felaketi savaş koşullarına bağlasa da, bu topraklar üzerinde yaşayan vicdanlı binlerce insan, o acıları bir kez daha yüreklerinde hissetti.
Raymond Kevorkian, “Ermeni Soykırımı” adlı eserinin Antep Tehciri bölümünde 44 bin 414 Antepli Ermeni’den yalnızca 12 bininin sağ kurtulabildiğini yazarken, son olarak, sevkiyat komisyonunda yer alanların tek tek isimlerini sıralıyor. İşte o zalimler:
***
“Ermeni kaynaklarının belirttiğine göre, 12.000 Antepli Ermeni savaştan ve tehcirden sağ kurtulmuştur. Sağ kalanlar ağırlıklı olarak Homs-Hama-Şam istikametine tehcir edilenlerdir. Sancakta organize edilen tehcir operasyonları Sevkiyat Komisyonu tarafından denetlenmiştir.
Mutasarrıfın başkanlık yaptığı komisyonun üyeleri şunlardır: Hakim Bilal Hilmi; çeteci birliklerinin (400 kişi) önderi Hacı Fazlızade Nuri Bey; Antep müftüsü Mollaşeyhzade Arif; Şeyh Ubediyet; ve Hacıağazade Ahmed. İkinci mus-tasarrıf Ahmed Bey’in yanı sıra tehcirlerden ve yağmalardan asıl sorumlu olan kişiler şunlardır; Belediye başkanı Mustafa Efendi; Hazine müdürü Besim Bey; hakim Bilal Hilmi; Nüfus Müdürlüğü memuru Kazım Efendi; Maliye katipleri Eyüp Sabri Bey ve Hacı Yusuf; jandarma komutanı Kemal Bey; Bilezikzade Arif; eski müftü Bülbül Hoca Efendi; Pazar şeyhi Mehmed Efendi; ulema Habibzade Mustafa; ulema Batamzade Mehmed; mahkeme birinci katibi Fahreddin Hoca; Kızılhisar alay komutanı Binbaşı Bekir Bey; kurmay heyeti üyesi Kasım Bey; alay katibi Hakkı Bey; belediye hekimi Hamid Bey; hakim Kerim Bey; Urfalı sulh hakimi Kasım Bey; Ziraat Bankası müdürü Emin Efendi; Evkaf müdürlüğü katibi Izdırapzade Vahid Efendi; belediye hazinedarı Mahmud Efendi; Türk yetimhanesi müdürü Şahin Hafız Efendi; mutasarrıf kabinesinin başkanı Talipzade Arif; Fevzi Efendi; polis komiserleri Körükçü Hafızzade Mustafa ve Hacı Sabitzade Ahmed; jandarma çavuşu Muşluzade Mehmed; Necip Efendi; vergi dairesi memurları Pazarbaşı Mehmed ve Emin Efendi; Posta dairesi memuru Nalçacı Ali; mahkeme görevlisi Abdullah Ağa;Jandarma komutanı Hacı Halil Efendi; hapishane gardiyanı Hacı Halil Efendi Oğlu; avukat Ömer Şevki; Kozanlı nahiyesinin imamı Ahmed Efendi; Alaybey nahiyesinden imam Şeyh Mustafa Baba; Antep mebusu Ali Cenani Bey; Ali Cenani’nin kardeşi Rıza Bey; İttihatçı lideri Dayızade Sadıkoğlu Hasan Sadık; ve Antep İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı Taşçızade Abdullah.
***
Kaderleri Antepli yurttaşlarının kaderine sıkı sıkıya bağlı olan 6.000 Kilis Ermenisi’ne gelince, bu konuda Dördüncü Ordu komutan yardımcısı Fahri Paşa’nın tehcir arifesinde Kilis’e gittiğini belirtmek gerekiyor.
Fahri Paş,a burada şehrin Ermeni ileri gelenleriyle konuştu, onlara can ve mal güvenliği konusunda garanti verdi, ancak aynı gece Mevlevihane’de İttihatçı liderlerle “gizli bir toplantı” yaptı; bu toplantıda Ermenilerin tehcir edilmesi, İTC Halep sorumlu sekreteri Cemal Bey’in de onayıyla, prensip olarak kabul edildi.
İki gün sonra şehrin önde gelen Ermeni şahsiyeti Kevork Keşişyan çiftliğinde tutuklandı ve halkın önünde küçük düşürüldükten sonra hapsedildi.
***
Kilis Ermenilerinin tehcirinin Antep Ermenileriyle aynı günde, 30 Temmuz 1916’te başladığı belirtilmelidir. Kafileler önce alelacele bir kampın kurulduğu Katma garına yönlendirildiler. Böylece Kilis’ten yola çıkan kafileler kendilerini Küçük Asya’nın dört bir yanından, çoğunluğu yürüyerek bir kısmı trenle gelip bu kamptan geçen yüz binlerce sürgün akının ortasında buldular.
Esas olarak zanaatkârlardan oluşan yaklaşık 300 kişinin, “(yöre) halkının ihtiyaçlarını karşılamak şartıyla” bir süreliğine Kilis’te kalmasına izin verildi, daha sonra vakti geldiğinde onlar da tehcir edildiler. Kilisedeki bütün Hıristiyanlık sembolleri ve ayin eşyaları kaldırıldı.
Gayrimenkul sahipleri yerel İttihat liderlerinin gözetiminde öldürüldükten sonra mallarına el konuldu ki ileride herhangi bir hak talebi olmasın.( Tehcir Yasası’nda göçe zorlananlardan geriye kalan malları, daha sonra satılıp, arkalarından havale yapılacaktır şeklinde son derece gülünç bir 2. madde olduğunu da burada hatırlatmış olalım)
Savaş sırasında Kilis, sürgün kafilelerinden kaçırılan ve Kilisli İttihatçılara ve şehirden geçen askerlere tahsis edilen genelevde çalıştırılan Ermeni kadınlarının güzelliğiyle nam salmıştır.
Kilisli Ermeni felaketzedeler tehcirler sırasında işlenen suçların baş sorumlarının ve Ermeni mallarına el koyarak menfaat elde edenlerin isimlerinden oluşan 107 kişilik bir liste hazırladılar.” s:855-862
***
Bu utanç verici, zalimce katliama; ister soykırım, ister büyük acı, isterseniz tehcir, isterseniz de ölüm yolculuğu deyin!
Sonuç itibariyle bu çok büyük bir insanlık suçu!
Siz olanları okuyup öğrenince, anlatılanları dinleyince, insanlığınızdan utanıyor musunuz utanmıyor musunuz, işte bütün mesele bu!
Utanıyorsanız zaten “Bu vahşete ne ad verilirse verilsin az bile” dersiniz.
Ama utanmıyorsanız, insanlık damarınızda birşeyler eksik akıyorsa da ha bire ortaya insanlık dışı gerekçeler sürüp, bu işten paçanızı kurtarmak için boşa çabalarsınız.
Kararı siz verin! Hangisi olmak istersiniz?
Not:
Kevorkian’ın Antep Tehciri konusunda kaynakları arasında Aram Andonyan 1920’de Londra’da basılan, Ermeniler’in imhasını emreden Talat Paşa’ya ait 50 telgraf ve 2 mektubun yer aldığı Andonyan Belgeleri, Kevork Sarafyan’ın 1953 yılında Los Angeles’te basılan “Antep Ermenileri Tarihi”, Antep’te yaşayan Miss Fearson’un Türkiye’den ayrıldıktan sonra 1915’te kaleme aldığı anıları, ABD’nin Urfa Konsolos vekil yardımcısı Elvesta T. Leslie’nin 1918’de kaleme aldığı rapor gibi, tanık ifadeleri ve resmi belgeler bulunuyor.