Sona geldik…
Antepli’nin bayrama hasret , sabırsızlık nidasıdır: ‘Bugün şerife yarın arife öbür gün bayram...’
Neredeyse bu kerteye geldik.
7 Haziran seçimleri sıradan bir genel seçim değildir. 92 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli seçimidir.
Seçimin neticesi ne olursa olsun, 8 Haziran Pazartesi gününe değişik bir Türkiye’ye uyanacağız. Bu değişimin sınırları partilerin alacağı oy dağılımına göre oluşacak.
Diğer bütün seçimlerin aksine bu kez ‘sessizlik’ hakim. Sanki insanlar kararlı da belli etmiyorlarmış gibi bir hava var.
Bu kez ilk defa anketlere de pek itibar edilmiyor. İngiltere’deki seçim anketlerinin hepsinin yanıldığını, hem de feci şekilde yanıldığını düşününce, anketlere olan inancım şu anda en alt seviyede!
AK Partili milletvekili dostumla konuşuyorum, samimi olduğunu biliyorum, işte söyledikleri:
Kampanyalar başlamadan AK Parti’nin oyu yüzde 52 idi. CHP yüzde19,8, MHP yüzde14,5, HDP yüzde10,5.
Seçimin son haftası itibariyle, AK Parti yüzde 58, CHP yüzde 17, MHP yüzde 12,5, HDP yüzde 9.
Ancak, dostumun yine ifadesine göre Cuma günü Gaziantep’e gelecek olan Başbakan Davutoğlu’nun rüzgarı ile AK Parti’nin puanlarının yüzde 62’ye çıkması bekleniyor. Bu durumda CHP’nin 2, MHP’nin 2’yi zorlaması, HDP’nin de baraj durumuna göre hiç veya bir milletvekili çıkarması, AK Parti’nin de 9, olmazsa 8 milletvekili çıkaracağını öngörüyor.
CHP’li dostlarımız ise oylarının en az yüzde 28 olduğunu, ama yüzde 30 barajını aşabileceklerini, 3 milletvekilinin garanti olduğunu 4’ü zorlayacaklarını, HDP’nin bir milletvekili, MHP’nin de 2’yi zorlayacağını söyleyince, dayanamadım, “Eeeh! AK Parti ne oluyor?” diye soruverdim.
“Vallahi, onlar 5 milletvekili çıkarırlar, 6 belki ama daha fazlası kesinlikle olmaz” dedi.
HDP’li dostumuz gerçekten kalender! “Kime gitsek, oyumuz sizin, diyorlar. Ama biliyorum, diğer partiler gidince onlara da aynı şeyleri söylüyorlar. Her şey sandıklar açılınca belli olacak. Ama biz alabildiğine umutluyuz. Hiç tahmin etmediğimiz insanlardan bile oy alabileceğimize inanıyoruz. Ödünç oyların da hatırı sayılır seviyede olacağını biliyoruz” dedi.
Bütün bunlardan sonra...
HDP’ye halkın bir temayülü olduğu kesin. Sırf AK Parti güçlü bir şekilde yeniden iktidara gelmesin diye ödünç oy alacağı herkes tarafından kabul ediliyor. Bu durumda bir baraj sorununun olacağını zannetmiyorum. Hatta, oylarının barajın üzerinde olacağını düşünüyorum.
AK Parti’ye gelince...
Dün Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın söylediklerini çok ilginç buldum. Şöyle konuştu:
“AK Parti kitlesinde, cumhurbaşkanlığı seçiminde gördük, ‘Nasıl olsa kazanıyoruz’, bunun ürettiği bir rehavet vardı. Yaylaya gidenler köyüne gidenler çoğu dönmedi. Bu yüzden de katılım düşük oldu. Bizim aleyhimize oldu bu durum. Burada şu görülmeye başlandı. HDP için nasıl 1-2 puan barajı geçip geçmeme açısından önemliyse, 1-2 puan, bizim için de hükümet olup olmama açısından önemli. 1-2 puan her şeyi değiştirebilir. Bizim kitlemiz bunu fark etti.”
Bunu Akdoğan söylüyorsa, orada durmak lazım! Bence gerçekçi bir tespit.
AK Parti’nin her şeye rağmen iktidarını koruyacağı, ama 285 milletvekili gibi bir rakamda kalacağı için eski güçlü iktidarının kalmayacağı tahmin ediliyor.
CHP’ye gelince…
Akdoğan’ın bir tespiti daha var ki, onu da beğendim, doğru söylüyor!
“Cumhurbaşkanımızın nasıl biri olduğunu, nasıl bir karaktere sahip olduğunu biliyorsunuz. Onun bu kadar üzerine gelirseniz o da kendisini savunur. Bu yüzden ben burada bir gariplik görmüyorum.”
Yani, klozet meselesini mesele yapıp da niçin karşıya sert konuşma şansını ve fırsatını veriyorsunuz?
Bunlar CHP’nin lehine olmuyor ki!
CHP’nin yine ana muhalefet konumunu koruyacağı, ancak seçim sonuçlarından tatmin olunmazsa, parti içi sıkıntıların başlayacağı da bir gerçek.