Sorun nerede herkes biliyor ama…
Kimse bize acımıyor! Ama biz, bize acımayanlara derin sempati duyuyoruz!
Önce şu gerçeği vurgulayalım.
AK Parti, Türkiye’den ortalama ne oy alıyorsa, Gaziantep hep 10 puan üzerini verdi. 12 milletvekilinin 9’unu, başka bir ifade ile yüzde 75’ini verdi.
Hani Demirel demişti ya, “Kim ne veriyorsa ben 5 fazlasını veriyorum”, biz ondan da kabadayı çıktık, 10 fazlasını verdik.(Demirel’in 1991 genel seçimleri kampanyasında söyledikleri…)
Beş sene öncesine kadar, Gaziantep ekonomisi açısından işler fena değildi. 2012 yılı sonunda ihracatımız bir önceki yıla göre yüzde 20 artmıştı.
Sonra kucağımıza 500 bin çocuk verdiler, arka bahçemizi de eşelemeye başladılar!
Neticede, engeller nedeniyle yavaşlamaya başladık. 2013’teki artış yüzde 13 olurken, 2014’te iyice dip yaptı ve yüzde 2,5 oldu!
Bu sene ilk 5 ayın verilerine göre bırakın az bir miktar artışı, bayağı gerileme var! Hani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ekonomi patinaj yapıyor diyor ya, neredeee, bizde patinaj da yapamıyor, geriye kayıyor, geriye.!..
OECD ülkelerinde ekonomisi en berbat olan ülkelerin hemen başında geliyoruz. Benim bakış açım daha ziyade Gaziantep ekonomisi üzerine . Bizim ekonomimizin dengelerinin bozulmasından Ortadoğu politikamız sorumlu! Eğer politikamız gerçekten, “Komşularla sıfır sorun” olabilseydi, bugün biz 2023 hedeflerini tutturma yolunda emin adımlarla ilerliyor olacaktık.
Meslek Odaları hünerli cümleler kurarak içinde bulunduğumuz durumu mümkün olduğu kadar idare edip, panik yapmamaya çalışıyorlar. Bunu da makul karşılıyorum. Ne yani, bittik, mahvolduk mu diyecekler?
Ama şurası da bir gerçek ki, ekonomi iyi değil ve kısa sürede bir hal çaresi de görünmüyor.
Acaba, 7 Haziran günü akşamı seçim sonuçları bir çare olabilir mi?
Ocak-Mayıs 2015, beş aylık ihracat rakamları $1000
2015 2,560,698
2014 2,774,612
2013 2,631,691
2012 2,362,382
2011 1,854,865
Yıllar itibariyle Gaziantep’in ihracatı, Irak’a yapılan ihracat ve ihracatımız içindeki yüzdesi $1000
2015 2,560,698 752,274 %29 (Beş ay)
2014 6,641,306 2,200,024 %33
2013 6,476,656 2,330,466 %36
2012 5,879,414 2,374,466 %40
2011 4,927,141 1,839,060 %38
Bu tablolar net bir şekilde ihracattaki sorumuzun ‘Ortadoğu politikası’ olduğunu ortaya koyuyor.
Ahmet Uzer
Aslında seçimden sonra yazmak istiyordum ama Galatasaraylı yöneticiler Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak’ın başına gelenleri okuyunca şimdi yazmayı daha uygun buldum.
Önce Albayrak ile Dürüst’ün başına gelenleri hatırlatayım ki, ne diyeceğim daha iyi anlaşılsın.
Aslanlar bu sezonun başında gelenden 4, gidenden 5 gol yiyordu. Aşırı gaz aldığı için havalanmış bir başkan, şöhreti ile takımın başındaki performansı tenakuz bir teknik direktör sarı-kırmızı camiayı kahrediyordu.
Aşırı gaz alan başkan uçtu gitti! Bizi futbol bilgisinden şüpheye düşüren Prandelli kovuldu, yerine Galatasaray Üniversitesi’nde rektörlük yapmış gerçekten asil bir başkan seçildi ve kendi ekolünden yetişmiş bir teknik direktör görev aldı. Ama en önemlisi de takımın ateşlenmesinde görev alan, evlerinin yolunu unutan iki yönetici Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak geldi. Takım şampiyon oldu.
Son hafta başkan ve yönetim değiştiği için şampiyonluk kutlamasına bu iki eski yönetici davet bile edilmedi.
Hiç şaşırmadım! Bu işler böyledir!
Bu girişten sonra gelelim Ahmet Uzer’e...
Geriye doğru, Cumhurbaşkanlığı seçimi, yerel seçimler, 2011 genel seçimlerinde takımının başında şampiyonluk mücadelesi verdi. Başarılı da oldu.
İstediği neydi? Gerçi onun partisinde bir şey istenmiyor, bir şeye talip olunmuyor ama yine insanız, beklentilerin oluşmaması mümkün mü?
Belediye başkanlığı madem olmadı, milletvekilliği behemehal olmalıydı! Çok kimse böyle düşünüyordu. Nitekim listeye de girmişti. Hem de iyi bir sıradan. Adını listede görenlerden bizzat duydum.
Sonra işin içine, hem de son gün, hurafeler karıştı! Ve... Yerine bir başkasının adı yazıldı. Benim bu ismi bildiğime göre Uzer’in haydi haydi bilmesi gerekir...
Ahmet Uzer’in neden listeye alınmadığına dair çıkan dedikoduların da doğru olmadığı anlaşıldı.
Bir alış veriş merkezinin arsa ile değiş tokuşundaki rolü, İstanbul’daki oğlu nedeniyle paralelci iddiası, Gaziantep’teki büyük bir ticaret şirketine ortaklık iddiası vb...
Bütün bunlara rağmen Uzer, verdiği yemekte şöyle konuşuyor:
“Şimdi susma zamanı. Haksızlığa uğramış olabiliriz, gönlümüz kırılmış olabilir, birilerine darılmış olabiliriz. Ama sabır dediğimiz olayı bugün kendi dünyamızda doya doya yaşamak zamanı. Elbette konuşacağımız günler, zamanlar olur. Ancak bugün çalışmak zamanı. Bunun dışında sabredip susmak zamanıdır. Biz bunu yapıyoruz, doğru olan da budur. Sabredeceğiz, susacağız!”
Bunun meali nedir?
Bana yapılanı biliyorum. Ama şimdi susuyorum, çünkü önümüzde önemli bir seçim var. Kazanmak için ben ve takımım bütün gücümüzle çalışıyoruz. Fakat içimizi boşaltacağız, konuşacağız!..
Ortalık çok karışık!
Listeler, bütün hepsi, iyi olmadığı için, haksızlıklarla dolu olduğu için, laflar şimdilik esirgendi! Ama seçimden sonra epey ilginç hikayeler dinleyeceğiz gibime geliyor!
Tabii bu işler seçim sonuçlarıyla yakından ilgili ama ben hiçbir partinin hesabının çarşıya uyacağını zannetmiyorum. Bu nedenle kim bilir ne hikayeler duyacağız...