Bu Ülke Bizim….
Biliyorum, siz de benim gibi sağ tarafınızdan kalktınız bu sabah yataktan. Güne iyi dileklerle başladınız. Çevrenize gülücükler dağıtıp moralinizden onlara da pay çıkardınız.
Yapıcı bir güne başlamanın mutluluğu var üzerinizde…
Öyle de olmak gerekiyor çünkü…
İnsanoğlu çoğu kez bir işe başlayacağı zaman, en başta moral gücünün yerinde olması gerektiğini bilyor.. Eğer böyle bir durumdaysa başlayacağı işe daha bir sevda ile başlar/sarılır. Böyle olunca da kuşkusuz başarmanın mutluluğunu yaşar sonradan.
Ben, sen, o, biz, siz, onlar… Kısacası hepimiz böyleyiz… Böyle olmaya da mecburuz ayrıca.
İştahsız sofraya oturmanın ne olduğunu bilmeyenimiz var mı aramızda?
Yaşamın bir koşuşma, bir yarış, bir mücadele olduğuna inanırız. İnanırız ve her başarı sonrasında da yaşadığımızın farkına varıp mutlu oluruz.
Bugün böyle bir mutluluğu yaşamak için varız. Birazdan gidip sandığa atacağımız oy bu iyi niyetimizin göstergesi olarak sandıkta diğerleriyle birikecek. Ülkeye kader çizecek.
Ülke için yaşam buketi yapacağız oylarımızla…
Bugün için… Yarınlar için…
Önemli olan, ülkeyi ve insanını düşünüp gelecek için umut kapılarını hep açık tutmak ve o yöne türküler/şarkılar söyleyerek gitmek…
O zaman ne duruyoruz, haydin sandık başına!..
Bu ülke bizim… Sahip çıkmak görevimiz.
****
Uzun söze gerek var mı? “Seviyorum” demek için uzun uzun serenatla yapmak gerekmediğini bilir gerçek aşıklar.
Evet, ben bu ülkeyi, insanıyla, dağıyla, taşıyla, toprağıyla, hasılı doğasıyla, her şeyi ile seviyorum. İstiyorum, bu topraklardan aldığımı, bedenimi tekrar bu topraklara vererek helâlleşeyim.
Nasıl yaparım bunu?
Derdime bak!..
Ne duruyorsun, koş sandığa oyunu kullanarak insanlarla da, toprakla da helalleş, diyor içimdeki ses.
Bundan daha büyük fırsat mı olur?
Ama unutma, yeniden vebal altına girme. Seçimde akıllı ol. Kelek karpuz alıp sonradan pişman olma sofra başında…