İlkeler… Kırmızı Çizgiler… Ve Yurttaş…
Kimi insanın; yasalar, gelenek/görenekler/adetler vb. çerçevesinde kendine çizdiği yaşam alanından ödün vermeyişine dışarıdan bakanlar “ilkeli” değerlendirmesi yaparlar. “İlkeli olmak” anlamlı ve de güzel bir yaşam tarzıdır,bilenler/yaşayanlar için… Ama, bu yaşamı, bu duruşu -kendilerine göre- değerlendirmeye alıp beğenmeyenler “kendini beğenmiş…” yaftasını takmakta gecikmezler böylelerine.
- Burnu havada… Kibirli!..
- Yükseklerden öter…
Bu değerlendirmelerin doğruluğunu anlayabilmek için öncelikle -Bana göre- kendimiz yaşam alanımızda ne denli ilkeli olduğumuzu sorgulamamız gerekmez mi?
Seçim sonrası siyasette geldiğimiz/bulunduğumuz noktayı yorumlayanlar öylesine ucuzuna kaçıyorlar ki işin. Şaşmamak ne mümkün… Seçim bitti, şimdi iş koalisyonu kurma noktasında “ilke” denen düğüme takılı kaldı.Seçim öncesinde parti temsilcilerinin birbirlerini pirzola yapıp yeseler bile doymayacak tavırları ve de asla söylenmeyecek sözlerle birbirlerini seçmen önünde aşağılamaları… Bu çirkin manzarayı görüp susan sözde köşe yazarları, tv yorumcuları şimdi kalktılar “parti ilkeleri”nden söz edip ahkâm kesiyorlar. Siyasete duruluk getirecek yerde, bulandırma yanlışlığına düşüp, millete “akıl babalığı” yapıyorlar.
Neymiş, partinin ilkelerine ters düşmemek gerekirmiş… Kardeşim, seçim öncesinde hangi parti ilkeli davrandı ki? İlkelerinden söz etti ki?
Cumhuriyet’in erdemlerinden, kuruluş günlerinden, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ve o dönem insanımızın fedakârlıklarından kim övgüyle söz etti ki? Yokluklar ortamında çağdaş bir devlet kurulduğundan, çağdaş bir toplum düzeyi yakalanıldığından, Batı dünyasında ülkeye, insanına saygı duyulduğundan kim, hangi siyasetçi söz edip övündü ki? Üstelik bu kuruluş döneminin değerleri aşağılanmadı mı?
******
Geçmişi/tarihi karalamanın hüner olduğu bir siyasi propaganda sahnesi sonrasında bugün oluşan manzarada kendince ilkeler icat edipbunu sırf koltuk sevdalanmalarının sürmesine indirgeyenleri ibretle/hüzünle izliyor yurttaşlar.
Neymiş, parti ilkeleri… Peki, soralım o zaman “Bu parti ilkelerini niçin daha önceden yurttaşa açık açık anlatmıyor da, kürsülerden yergi/aşağılama edebiyatı yaparak siyasete seviye kaybettirdiniz?
Neymiş, kırmızı çizgiler… Sanki devlet sınırı çiziliyor. Bir parti diğerine “Aha benim kırmızı çizgim… Sakın orayı ihlâl etme!..” iması yapıyor. Kaldı ki, günün koşullarında devletler bile bu “kırmızı çizgi” oyununda ısrarcı olamıyor, sebat edemiyor. Bizimkiler, “çizik taş oyunu” oynar gibi “-Bak yanarsın…” deyip “kırmızıçizgi” iması yapıyor birbirlerine… Futbolda hakemin faul yapan oyuncuya “kırmız kart”göstermesi kadar geçerliliği olmayan… Ama bu kırmızıçizgi üzerinden iktidar koltuğunu sahiplenmek, oturmak… “Suyun başını tutmak…” Çok eskimiş oyunlar bunlar.
Bu manzarayı gören seçmen yurttaş ne diyor biliyor musunuz?
“- Siz sandığı bir daha önüme getirin… O zaman ben size ‘kırmızı kartı’ göstermeyi bilirim…”