“İktidar Hırsı…”
Yazar Nevzat Üstün merhum, Tanin gazetesinin 8 Haziran 1961 tarihli sayısının Nokta adlı köşesinde kaleme aldığı “İktidar Hırsı” başlıklı yazısını günümüzle karşılaştırma/değerlendirme yapmanız için bir bölümünü buraya alıyorum:
“İktidar hırsının tarihte yığınla örneği var. Babalar oğullarını, kardeş kardeşi, oğul babayı bu uğurda yok etmiştir. Yüzyıllar geçtikçe bu öldürme işi azalmış, yerine yalan, çelme takma, iftira gibi yeni-yeni biçimler gelmiş…
Demokrasi düzeninde bu iş politika adı altında yapılır. İşbaşına gelmek isteyenler kolayolan bir yolu seçerler. Karşısındakini küçültme, yok etme yolunu… Bu yola giren politikacı artık kendini kurtaramaz. Yalanın arkasından bir yalan, beş iftira, on çelme derken söylediklerinin kölesi olur çıkar.”
1961’den bu yana yarım yüzyıldan fazla zaman geçti, var mı bir iyileşme?
Yazıya devam edelim: “ Oysa demokrasi düzeninde iktidara gelmenin bir tek anlamı vardır. Topluma yararlı olmak… Bütün düzenlerde olduğu gibi bunda da tökezlemeler olur. İş bir takım “demogog”ların eline geçer. Belli bir grup, kendi çıkarlarını korumak için çoğunluğu aldatır. Olmayacak biryönünden toplumu yakalamaya çalışır, çoğu zaman da bu işi başarır.(……..)
Bu bir eğitim meselesidir. İşin aslında yönetenle yönetilenin eğilimlerinde aşağı-yukarı bir eşitlik olması gerekir. (…..)
Kötü politikacı bunu bilir. İktidar hırsı onun bu bilgisini, kendine göre kullanmasını sağlar. Aldatır, yalan söyler, ağlar iktidara gelir. (……) İktidar böylelerinin eline geçti mi korkunç olur.”
****
Demokrasi tarihimizde bu anlayışla iktidar olanların örnekleri var. Ne yazık ki var ve bu kötü örneklerden ders çıkarıp demokrasimize erdem kazandıramadık bir türlü… Oysa atlatılan her badirede kurtuluşu demokraside bulan bizler, ona “hayat suyu”olacak ne bir çağdaş Seçim Yasası ne de bir Partiler Yasası ile destek vermedik.
-Peki niçin?.. Gerçek demokrat değiliz de ondan!
Türk Basın Tarihi’nde önemli bir yeri olan gazeteci/yazar Falih Rıfkı Atay merhum, “İdealsiz ve ahlaksız politikacılar” başlıklı yazısında bu konu hakkında çok yerinde bir tespit yapmış. Şöyle diyor; Atay: “Halk yığınlarının bilgi seviyesi düştükçe, seçimlerde halka kılavuzluk eden siyasi partilerin mesuliyeti artar. Bu partilere giren memleket aydınlarının mesuliyetleri de büsbütün ağırdır.”
O zaman şöyle sorabilir miyiz bugünkü manzara karşısında:
-Daha çok fırın-fırın ekmek yememiz mi gerekiyor bu konuda?