Yeni seçim havalarına doğru…
Şimdi siyasette peşrev zamanı… Hani iki pehlivan, örneğin yağlı güreş yapacaklar… Çıkarlar çayırlık alana önce güzelce sırtlarını, vücutlarının her tarafını yağa bulayıp sonra güreş öncesinin peşrevini yapmaya başlarlar. Hani çoğumuzun tutkunu olduğu futbolda oyuncunun karşılaşma öncesi yaptığı ısınma hareketleri gibi…
Peşrev atmak/yapmak da özellik taşıyan bir tür jimnastik gösterisine benzer… Ağır spor güreş için kasları karşılaşma öncesi iyice gevşetmek gerekir.
Siyaset “peşrev dönemi”ne geldi dayandı. 7 Haziran milletvekili seçiminin ortaya koyduğu sonuçlar ya da manzarada “uzatmaya kalmış bir maç” görüntüsü/sonucu var. AKP seçim öncesinin tek başına iktidar olma rahatlığını yitirmiş… Mutlaka yol arkadaşı bulma konumuna gelmiş durumda. Geçen dönemin Başbakanı Davutoğlu pişireceği “koalisyon aşuresi” için diğer partilerin kapısını çalacak bugünlerde. “-Gel, beraber yürüyelim bu yollarda…” diyerek ağız yoklayacak. Yoklayacak ama karşısında “gelin tarafı”nın binbir nazını bulacağı şimdiden belli. Davutoğlu zorlu bir peşrev çekecek… Ama karşı tarafın, hazırlık döneminden gelen söylemlerin ve de davranışların yarattığı koşullar/bağlayıcılığı olmasa… “Kendini pahalı satma” çalımları eşliğinde söylenecek “basma da fistan giyemem” türküsüyle peşrevler çekilecek tur üzerine tur atılarak… Yeniden-yeniden yağlanılıp elenseler çekilecek. Böylesi süreçlerin olağan durumları/manzarasıdır bu… Sabırsızlık verir, ama beklemek gerekir…
Peşrev üzerine peşrev atmak durumunda Davutoğlu… Eli mahkum, oluşan manzarada “damat tarafı” olmak öyle kolay mı? İsteyecek ve alacaksın… Yok öyle… kolay değil.
Demokratik dönemin başlamasıyla birlikte “anamuhalefet partisi” olma sıfatını sürdüre gelen ve Cumhuriyet rejiminde “Çok partili dönemi” başlatarak taçlandıran CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı çok maddeli güreş , pardon koalisyon koşullarının seçmene verilmiş bir ön güven olduğunu bilmeyen yok aramızda… Yani CHP diyor ki; “Beni destekleyen seçmenimin nabzını ben iyi tuttum”, koşullarım şunlar-şunlar… Bunları kabul edersen beraber yola çıkarız. İlk bakışta “işi yokuşa sürme” olarak gözükse/algılansa da herkesin bir yoğurt yiyişi olduğu gerçeğiyle bakıldığında bunda şaşılacak ne olabilir ki?
MHP hangi açıdan bakarsanız bakınız, seçim öncesi yakaladığı sempati yönelimini devam ettirmek durumunda… Taban ve tavan arasında bir kopukluk yaşanmaması, bir büyük koronun ses uyumunu “solo ses” akorduna indirgeyip götürmek istemesi partisel bütünlük işareti olarak algılanabilir. Ancak, arada kimi seslerin akordu bozar olması dikkat çekici ve rahatsızlık yaratıcı bir durum olsa gerek. MHP koalisyon belli olur olmaz çizdiği sınırları çiğner mi? Bunu Davutoğlu ile Bahçeli’nin görüşmeleri gösterecek.
HDP’nin koalisyon konusunda “istemem ama yan cebime koy…” mesajları verdiği biliniyor. İktidar partisi AKP’den yönelecek koalisyon çağrısı için zaten önceden sürdürülen İmralıgörüşmeleri üzerine kısa süreli koalisyon hükümeti kurulabilir mi? Hiç sanmıyorum. Çünkü bu durum HDP açısından değil, AKP açısından pek çok sıkıntıları da beraberinde getireceği gün gibi ortada.
Bu tür siyaset manzaraları ülkemizde çokça yaşandı. Deneyimler vardır da, ders alanlardan bugüne kalanlar olmuş mudur bilemeyiz. Olsalar da anlatsalar o dönemin “koalisyon turları”nın sıkıntılarını… Zorlukların nasıl aşıldığını… Nerelerde yanlışlar yapıldığını…
Ülkemiz yeni bir demokrasi sınavına doğru koşar adım gidiyor. Gidiyor ama, “yeni bir seçime” tüm partiler göz kırpıyor. Gözüküyorlar.