Sanal kriz!

YAYINLAMA: 12 Ekim 2011 / 20.00 | GÜNCELLEME: 12 Ekim 2011 / 20.00

Türkiye’nin ve ABD’nin olduğu gibi dünyanın da GSMH’sı var: 60 trilyon dolar.
Ama sanal ekonominin rakamı çok daha büyük: 600 trilyon dolar.
İşte bu nedenle dünya yeni tanıştığı bir krizle boğuşuyor: Sanal kriz!..
                                                                         ***
Bir aile düşünün; eşlerin çalıştığını, ayda ellerine 3 bin lira geçtiğini, iki de çocukları olduğunu.
Çalışan eşlerin ceplerinde kaç kredi kartı olsun istersiniz? Diyelim ki, altı.
Bunların limitlerini, ayrıca kullandıkları tüketici, otomobil, ev gibi bireysel kredileri de ekliyelim, sizce nasıl bir rakam çıkacaktır ortaya?
30 bin lira civarında olabilir mi? Yani, ailenin gelirinin 10 misli!
                                                                        ***
Bireyler nasılsa, ülkeler de öyle. Aşırı borçlanmalar sıkıntı yaratıyor. Avrupa Birliği bu işe bir standart getirmiş, kriz öncesi, bütçe açığı sınırı milli gelirin yüzde 6’sı, borçlanma sınırı yüzde 60.
Hemen iki örnek: Türkiye’nin bütçe açığı milli gelirinin yüzde 4’ü, toplam kamu borcu milli gelirinin yüzde 42’si büyüklüğünde.
Yunanistan’ın bütçe açığı milli gelirinin yüzde 10.5’i, kamu borcu milli gelirin yüzde 143’ü oranında.
Borç büyüdükçe, bütçeden her yıl ödenecek faiz miktarı da büyüyor. Bütçe gelirlerinin büyük kısmı faize gidiyor. O zaman da ülke bırakın yatırım yapmayı memur maaşı bile ödeyemez duruma geliyor. Ülke faiz öder ise memur maaşı ödeyemeyecek, memur maaşı öder ise faiz ödeyemeyecek!
Yani, teorik olarak dünyada 600 Trilyon dolarlık Sanal Ekonominin 60 trilyon dolarlık Reel karşılığı var ve bilanço 540 trilyon dolarlık dolarlık "Sanal Açık" vermektedir. Açık sürdüğü sürece de kriz bitmeyecek. Veya yeni bir düzen bulunacak!
                                                                       ***
Dünyaya yön veren, en zengin ekonomi olan ABD’nin son durumunu geçen gün orada okuyan bir arkadaşımın oğlundan dinledim. Dinlemek, bazen okumaktan daha yararlı oluyor.
“İki üç sene öncesine kadar bir lokantadan, bonfile ve iki bira için 20-30 dolar hesap gelirdi. fiimdi bu rakam 70-80 dolara çıkmış. Amerika’da yemek sanayi çok önemlidir, çünkü insanlar hep dışarıda yer veya yemeğini dışarıdan getirtirdi. Artık evlerde yemek yapıyorlar. Kablo televizyon yüzde 40 müşterisini kaybetmiş, çünkü insanlar artık ayrı yaşamıyor, çocuklar babaevine dönüyor. Araplar’dan eskisi gibi hazzetmiyorlar, çoğu ülkesine dönmüş. Paralı insanlar gidince Las Vegas gibi eğlence ve kumar kentleri sinek avlamaya başlamış. Müthiş bir işsizlik var. İnsanlar mutsuz. Yeni mezunlar iş bulamıyorlar. ABD’li sanayici herşeyi yurt dışında çok ucuz ürütirmeye alışmış. Gerçi Obama bunun için mücdele ediyor ama sonuç alması çok zor.”
                                                                     ***
Her Amerikalı’nın harcadığı bir doların 55 sentinin Çin ve Japonya’dan alınan borç para olduğu biliniyor.
Büyük ekonomi böyle borç batağında olup harcamalarını kısınca kriz hemen sanallaşıyor!
                                                                     ***
İstanbul İktisatçılar Derneği ile İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi tarafından gerçekleştirilen “3. Uluslararası İstanbul İktisatçılar Zirvesi"nde konuşan Nevada Üniversitesi Sosyoloji Profesörü Berch Berberoğlu, “Özellikle kapitalizmin kalesi ABD’nin bugünkü hali Titanic gemisinin durumuna benziyor. Yukarıdakiler eğlenirken, aşağıdakiler boğuluyor. Refahtan bugün ABD halkının yüzde 40’ı yararlanabiliyor. Onlarda imtiyazlı ve zengin bir sınıf olarak karşımıza çıkıyor. Bugün ABD’de insanlar Wall Street’e yürüyorlar. Bunlar refahtan pay alamayan çoğunluklardır” diyor.
Protestoların büyüyerek devam edeceği söyleniyor.




                                                      Hangisi, hain mi? Kahraman mı?

Mesut Özil, dünyanın bir numaralı kulübü Real Madrid’te oynuyor.
Anne ve babası Türk bir ailenin Almanya’da doğan çocuğu olan Mesut Özil, Türk Milli Takımı yerine Alman Milli Takımı’nı tercih etti.
Almanya’da oynanan Türkiye-Almanya 2010 Avrupa Şampiyonası grup maçında Mehmet Özil bize güzel bir gol attı. Gurbetteki seyirci Özil’i yuhaladı, sonra da ‘hain’ ilan etti.
İstanbul’daki maçta ise Özil, gerilimi önlemek için sakatlığını bahane ederek oynamadı.
Grup’taki son maçlarda bizim Azerbeycan’ı yenmemiz yetmiyordu, Almanya’nın da Belçika’yı yenmesi gerekiyordu.
Almanlar’ın yeneceğinden emindik ama gene de kafalarda ‘acaba’ sorusu takılıydı!
Mesut o maçta harika oynadı, sahalarda ender görülür güzellikte bir gol attı ve maçın da en iyi oyuncusu seçildi.
Hepbirlikte Mesut’u ‘kahraman’ ilan ettik. İyi ki varsın, dedik.
Futbol seyircisi aşırı sevgi ile nefret arasında bir türlü orta yolu bulamıyor.
                                                                         ***
Gaziantepspor, Galatasaray ve Fenerbahçe ile kendi sahasında oynarken civar illerden epey seyirci geliyor. Bunlar rakip takımı tutuyor, bir yerlerini yırtarcasına tezahürat yapıyor, sonra da giderken Antep seyicisine bol bol küfür ediyor!
Bunu nasıl yorumlamak lazım acaba?
                                                                        ***
Seyircinin yalnız futbol izlemek için statlara gelmediği kesin.













Sanal kriz!