Çuvallayana prim verilmiyor bu piyasada…
Dışarıdan bakıldığında siyaseti “makaraya almak/sarmak” kolay görünür. Aklı ersin-ermesin herkes kendi akıl ölçülerine göre ahkâm keserbu alanda... Benim yaptığım gibi mi, desem kendimi inkâr etmiş olurum.
1946’da yapılan “çok partili düzen”in ilk seçiminde 9 yaşımdaydım. Flu kimi anılar ve görüntüler var belleğimde. Ama 1950 ve sonrasında yapılan seçimler öyle değil. Diyeceğim, yaşadığım her seçim dönemine ilişkin siyasi anılarım var. O bakımdan siyasette makaraya sarma gibi bir heyecanım dün olmadı, bugün de yok. Böyle olunca da şu partili arkadaşımı küstürürüm diye bir ön yargıyla siyaset yorumu yapmadım/yapmıyorum. Yapmam da…
Dikkatinizi çekmiştir sanırım. Kimi TV kanallarında bildik simalar ekranlara çıkıp siyaset üzerine ahkâm keserken rende durumuna düştüklerini göremiyorlar. Yaptıkları yorumlar da hep orta sahada top kovalamaca… Ama belli bir partiye şu yaz sıcağında soğuk şerbet taşımak… Şöyle olursa, böyle olur mu? Yok.. Yok, öyle olmazsa böyle olur mu? Türünden gevelemeler. Ama hepsinde yüzde payı üzerinden belirginleşen bir sonuç yok. Program nasıl başlamışsa öyle bitiyor: “Sıfıra sıfır, elde var sıfır.” O kadarını yurttaş zaten yapabiliyor. Daha derin yorumunu da…
Bunlarınki “Eveleme, geveleme, sinek kovup gevşeme…” Bu yorumcular(!) sanıyorlar ki; “ İstanbul’da, Ankara’dayız, biz biliriz. Kimse bizim kadar bilemez.” Oysa, bu şaşkınlıklarıyla nice siyasetçinin, kendileri gibi nice gazeteci/yorumcunun yanlarından geçemeyecek, yanlarında ötemeyecek siyaset ustası seçmen var aramızda. “Çokbilir Tahir”dir böyleleri… Konuşmazlar pek öyle… Ama konuşunca da “taşı gediğine koyarlar.” Peşincidirler… Sözü evelemeden-gevelemeden söyledikleri için de -günümüzde- böyleleri pek sevilmezler. Kendilerine olan güvenlerinin kaynağında bilgi olduğundan çevrelerindeki yufka beyinlere itibar etmezler. Lütfen söyler misiniz, ekranlara çıkıp böylesine bilgi donanımıyla yorum yapan kaç kişi/gazeteci var aramızda? “- Var…” diyorsanız, hangisi yorumlarını lâstik gibi bir o yana, bir bu yana çekmiyor? Ya da “Çevir kazı yanmasın…” kuşkusuyla konuşmuyor?
Eskiden siyaset yapanlar bir başka yürekli insanlardı. Cesaretleri başka, ulus, ülke sevgileri ise tavan noktadaydı. O nedenle de oldukları gibi görünür, nasıl görünüyorlarsa öyle söylemde bulunurlardı. Bu “İçi dışı bir olmak”tır. Şimdi öyle mi? Kimilerinin siyasal kronolojisine bakınız, (a)’dan (z)’ye neredeyse tüm partileri dolaşmış, fırsat çıkarsa bir yeniye daha kapağı atacak belki de… Bu, siyasetten kaynaklanan tutarsızlık, toplumsal yaşamın hemen her kesimine bir virüs gibi bulaşmış bulunuyor maalesef… “Siyaset” artı “çıkar” koalisyonu…
Kesin kararlılık yok… Olursanız yalnız kalırsınız orta yerde…
Bakınız TV yorumcularına… Peşinciler mi? Hiç riske ediyorlar mı kendilerini? Bu nereden kaynaklanıyor? Elbette ki siyasetin kaypak zeminde oluşundan. O nedenle de kamuoyu pek de siyasetle ilgilenmiyor bu aralar. Reytingler düşükmüş, umurunda değil yurttaşın. Gazeteler de öyle…
TV yorumcuları dinleyenleri ciddiye alıp daha donanımla izleyenlerin önüne çıkarsa o zaman belki inandırıcı olurlar ve izlenirler. Makaraya almak/sarmak kolay… Ancak piyasada parsa bu durumlar için toplanmıyor.