Ne oldum deliliğine karşı birlik olmak…
Kimilerine masal gibi gelecek ama anlatmak durumundayım. Son zamanlarda -kimileri- tarihi gerçekleri bugünün koşullarına göre değerlendirip güve gibi kemirmeyi hüner sayıyorlar kendilerine.
İstiklal Savaşı’ndan söz ediyorsunuz, hemen bu ulusal/kutsal heyecana karalamalar yapıp kendi dar kafalarına göre karar çıkarıyorlar önünüze.
Onlarca; tarihe geçen bir vakıa/olay düzmece/yalan…
Anlatıyorsunuz, o günün koşullarını, ülkenin içinde bulunduğu durumu… Onlar, “bildiğim bildik, çaldığım düdük…” havalarında…
Peki, o zaman soralım; Osmanlı’nın son döneminde, Yunan’ın Ege’ye/İzmir’e, İtalyan’ın Antalya’ya çevresine, Fransız’ın Adana ve yöresine, işgal güçlerinin payitaht/başkent İstanbul’a çıkıp Padişahı sarayına hapsettiği günler de mi yalan…
Sevr Antlaşması… Yalan, öyle mi?
İşgal güçleri Meclis-i Mebusanı/Millet Meclisi basıp dağıtılmış… İstanbul’da Türk olana nefes aldırılmıyor, sokağa bile çıkmaya cesaret edilemiyor… Ağızlardan “gık…” bile çıkamıyor. Bir semtten diğerine izinsiz gidilemiyor. Gece/gündüz ev baskınları…
Osmanlı orduları silah bıraktırılmış… Terhis edilmiş…
Tam bir teslimiyet manzarası… Yani, koca 600 küsur yıllık Osmanlı İmparatorluğu müstevlilerin/işgalcilerin elleriyle mezarlığa yolcu ediliyor.
Bu acı/elim durumu yıllar öncesinden görüp; “ Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini/Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?” diyen “Vatan Şairi Namık Kemal”in bu sorusunu yanıtlayacak yürekleri de vardı elbette bu toprakların…
İşte bu noktada vatan/millet sevgisi bir başka heyecanla doldu-taştı yüreklerde… . Birlik olup, beraber düşünüp içine düşülen bu zor, bu aşağılık durumdan çıkış yolları için çareler/çözümler üretildi kafalarda… Kimler mi idi onlar? Mustafa Kemal ve arkadaşları…
Şimdi kimleri diyor ki, “Koca bir İmparatorluğu sonlandırdılar…”
Ham kafa ürünü bir görüş bu… Peki, o “Koca İmparatorluk” İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların, Yunanlıların, Amerikalıların himayesinde bir sömürge/dominyon olarak mı devam edecekti? Yani, Türkler “öz yurdunda parya…” , uşak… Osmanlı devam ediyor, “-Padişahım çok yaşa!..”
Vaziyeti/durumu korumak/kurtarmak için İzmir’in işgaline ses çıkarmayanlar kimler?
Dahası, İstiklal Savaşı’na inananları/savaşanları arkadan vurmak için Şeyhül İslam kararıyla “Hain” kararı çıkaranlar, iç isyanları teşvik edenler kim/ler?
Mustafa Kemal Paşa ve O’nun gibi düşünen Paşaların/silah arkadaşlarının ayrıcalığı işte bu noktada fark edilmeli… “Misak-ı Milli” sınırlarını kafalarında çizip kaybedilen onca topraklardan sonra Türk’e “vatan sınırları” çizenlerin ardından o günün koşullarını hiç dikkate almadan “desteksiz atanlar” ne yazık ki var bu ülkede…
Olgunlaşmış/yerleşmiş/kabullenilmiş ne varsa hepsine tersi açıdan bakmak da hüner(!) oldu bu ülkede… Kimse “-Nereden nereye geldik?” deyip araştırmıyor.
Bir tür “Ne oldum delisi…”ler. İçinde bulunduğumuz iç/dış kaynaklı labirentten çıkış için Mustafa Kemal Paşa gibi düşünmekten başka çare mi var?