Fizik
Rahmetle andığım değerli Fizik Hocam Prof. Erdal İnönü, üniversitede bize Quantum fiziği dersine gelmişti. Bir sömestir sadece bir tek Hidrojen atomu konusunda ders verdi. Her ders sınıfa gelir, güler yüzüyle ‘Merhaba çocuklar’ der, cevap beklemeden eline tebeşiri alıp, bir evvel ki derste nerede kaldıysa, oradan devamla denklemleri yeşil tahtaya yazmaya devam ederdi. Bu yazım sırasında pek konuşmaz ve Quantum dersinin kitabı olmadığı için, biz de onun yazma süratine erişebilmek adına var gücümüzle tahtaya yazılanları defterimize çekerdik. Satırların arasında bir bağlantının olup olmadığına dikkat etmeden devam ederdik.
Bir gün hatta iki satır arasında bağlantıyı anlayamadığımı Erdal Bey’e sormaya kalktığımda çok kızmıştı. Aslında haklı idi, ama bizim onun kadar bir kaç basamağın ötesini görmemiz mümkün olmamaktaydı. Zaten mümkün olsa, bizim orada işimizin olmaması gerekirdi. ‘Her atomun en dış halkasında bulunan serbest elektronlar her zaman bir enerji açığa çıkararak bir alt seviyeye inme eğiliminde olurlar’ derdi Erdal Bey. Bu şekildeki elektron alt halkaya inerken, alt halkadaki bir başka elektron da bir dış halkaya çıkma gayreti gösterir. Böyle durumlardaki elektronların bu hareketleri ‘’Uncertinity’’ yani ‘’ Belirsizlik’’ olarak adlandırılır derdi. Genelde bu olayları inceleyen bilim adamları enerji salınımları konusunda bir çok değerli eserler vermişlerdir. İşte Erdal İnönü de bu bilim adamlarından bir tanesi ve önemli bir şahsiyetti.
Bilim adamlığı kimliğini bir kenara bırakıp siyasi arenaya çekildiğini hepimiz izledik. ‘’Ne de olsa bilim adamının siyaset yapması bile bilimsel olur ‘’ diye bizler çok konuşmuştuk. Hiç bilmese bile baba ocağı Ayten Sokak’ta, İnönü’lerin evlerinde, Türk siyasi tarihinin büyük bir bölümünün yaşanmış olması bile, Erdal Bey’e bir birikim kattığını düşünmekteyim.
Siyasete atıldığı sene Erdal İnönü partisine Kürt etnik kökenli milletvekili adaylarını daha o tarihlerde değişik bir ‘’AÇILIM’’ la teşvik ettiğini izledik. Bizler bu davranışın doğru olmadığını, hatta kürtlerin oylarına kucak açmasını eleştirmiştik. Bir tarihte de babası İsmet İnönü ‘’Ortanın Solu’’ diyerek demokratik sol oyları toplama gayretinde bulunmuştu. Bunu Bülent Ecevit’in de anlaşılmaz Türkçesi ile topluma hitabında, bir parti liderinin ne demek istediğini seçmenlerine uzun müddet anlatamamasına neden olmuştu. Bazı kelimelerin ne anlama geldiğini bilmeyen seçmen, zaten kıt olan aklı ile ne yapacağını bilememişti. Tıpkı Aziz Nesin’in tarif ettiği gibi halkın, kime neden oy verdiğinin bilincinde olmadığına inanırım.
Bugün durum pekte farklı olmasa gerek. Dünden bugünü görmek, yarın için bugün plan yapmak, iyi bir siyasetçinin vazgeçemeyeceği en önemli hasleti olması gerekir. Halkın dün olan olayları, bugün yaşanan gündemi ve yarın neler olacağı konusunda fikir yürütmesi zor olabilir. Ancak bir siyasinin bu konuda ‘’Benim Fikrim Yok’’ deme lüksü olmasa gerek. Şimdi ortada bir Eş Başkanlık oyunu oynanmakta, İmralı’nın yerine Eş’lerin bir tanesinin göz diktiğini izlemekteyiz. Bir devlete ‘’sende silah bırak ‘’ diyebilecek bir cüreti veren iktidar, bu ülkeyi nasıl yönetebilir diye düşünmekteyim. Zaten seçimlerin ardından geçen zamanda, emanet duran bir hükümetin daha fazla ülkeyi iktidarsız bırakmasına toplum tepkili. Beştepe’deki durumu yukardan planlayarak, ülkeyi bir erken seçime götürmek için memleketteki bir çok değerleri bile feda etmesini izlemek, bizleri derinden yaralamakta.
Terörün tırmanmasına neden olanların başındaki, serbest elektronların davrandığı gibi ‘’Uncertainity ‘’ ‘’ Belirsizlik’’ adına, ülkeyi parçalamak için Kandil bir taraftan, İmralı diğer taraftan, Eş’ler beri taraftan ülkenin içini kaynatmaya devam etmekteler. Erken seçim yapıldığında, HDP oy kaybıyla baraja takılacak, neticede AKP çoğunlukla iktidar olacak diye düşünen 852 rakımlı tepede oturmakta. Oturmakla kalmamakta cadı kazanını kaynatmaya devam etmekte. Kaosa meydan verecek bu durum, Beştepe’dekinin de işine gelmekte. Erken seçim bayraklarını belki bugünden hazırlatmış bile olabilir, ne de olsa meydanlara inmeyi özlemiştir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.