Allah’ım algı gücümüzü artır…
Allah’ım sabır ver, ya Rabbim… Bu ne cehalet, bu ne aymazlık? Okur-yazar olduğumdan, okuduğumu anladığımdan kuşkuya düşüyorum son zamanlarda. Cumhuriyet’in ünlü grafikeri/ressamı İhap Hulusi’nin kapağına Atatürk ve manevi kızı Ülkü’nün resmini çizdiği ilk “Alfabe”yi yeniden okumam mı gerekiyor, okur-yazar olmam için? Siyaset piyasasında öylesine yanlış söylemler, öylesine yanlış algılamalar ve karşılığında aşağılamalar var ki… Akıllara durgunluk veriyor.
Okumak-yazmak ve de anlamak…
Artık bu anafor ortamında neyin ne anlama geldiğini, doğrunun nasıl bir şey olduğunu anlamak çok zor… Gerçeği bulmak/anlamak bir Allah lütfu belki de…
Sular öylesine bulandırıldı ki… Genel kültür, gelenek/görenek yanında yasaların çizdiği yaşam alanında kalıp; olaylara sağlıklı bakmak artık bir hüner oldu. Siz istediğiniz kadar yukarıdaki sınırları zorlamadan yaşam alanınızda mutlu olmanın yollarını arasanız da kamuoyuna seslenen kimi kafaların söylemlerindeki tutarsızlıklar sınır/ölçü tanımıyor ki… Şaşırıp kalıyor insan…
Her şeyi bilen o/onlar… Doğrunun da, yanlışın da belirlenmesini o/onlar biliyor, onlar karar veriyor.
Yanlışı-vebali mi? Bilmeyecek ne var: Milletin başına…
***
Yanlış hesap olsa da, yapılsa da Bağdat kenti yok ortada ki geri dönsün. Erdemin tükendiği noktadayız. Yanlışını kabullenen yok. Üstelik yanlış sahibini arkalayan yağcılar mangası değil, alayları oluştu son dönemde… Dini değerlerle dalga geçen siyasetçinin arkasında duran yağdanlık ceride/basın mensuplarının ise “ayrık otu” durumları acı bir gerçeği güzel ülkemin.
Kirli bir siyaset dünyası… Bu kirliliğin peşine takılmış bir kısım medya… Dengeleri, inanları, algıları yıkan bir yayın anlayışı… Kamuoyunun “kulağına soğuk su kaçırma” çabaları… Sonuç da vermiyor değil bu dengesiz/ülküsüz yayın anlayışı… Geçmişte matbuatın/basının/medyanın kendi içinde oluşan “erdem bütünlüğü” öylesine kemirildi ki son zamanlarda… Demokrasi adına öylesine havarilik yapıldı ki son zamanlarda; bilinen tüm doğruların üzeri çizilip, siyasetin yanlışı üzerinden yeni-yeni doğrular icat edilip sunulur oldu topluma.
Sonuçta algı gücü zayıflaması… Ardından gelsin bulanık siyaset suyunda oy avcılığı…
***
Demokrasiyi “dereyi geçene değin” çıkar ölçeğine indirgeyip, ülkede yerleşik ne denli değer algısı varsa hepsini sallayıp yerinden oynatmak isteyen bir sevdalanmayla gelinen nokta ortada… Bir büyük huzursuzluk… Bundan da kendilerine pay çıkarma peşine düşen iç ve dış dünya…
”Nerede birlik, orada dirlik” demiş atalar ama kim okur, kim dinler bu saatten sonra…
Yinelemek istiyorum; Allah’ım milletime de, bana da doğruyu algılama gücü ver…