Yağmalanan fabrikalar Gaziantep’te satılmış!..
Arapça, İngilizce, İbranice ve Türkçe dillerinde yayın yapan Ortadoğu’nun en etkili sitesi olan Al-Monitor: The Pulse of the Middle East/Ortadoğu’nun Nabzı’nda, çok ilginç bir yazı okudum.
Fehim Taştekin, yazısına şöyle başlıyor:
Suriye’de ordunun kontrolündeki bölgelerde karşılaştığınız insanlara, “Türkiyeliyim” demek iyi bir fikir olmayabilir. Alevi, Sünni ya da Hıristiyan fark etmiyor; insanlar tepkili ve öfkeli. Ama Şam’dan Halep’e, Humus’tan Tartus’a, Lazkiye’den Keseb’e uzanan uzun bir yolculukta “Türkiyeliyim” demekten kaçınmadım. “Türkiye ve Türk halkını seviyoruz ama…” diye başlayan cümleler, hükümet ve özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aleyhine suçlayıcı sözlerle bitiyor. İki ağır suçlama: Teröre destek ve yağma.
Bunlar zaten bilinen şeyler, bununla kalsa yazmaya gerek bile duymazdım.
Ama, yazıda bizim adımız geçince hem şaşırdım, hem de çok utandım!
Taştekin, şunları yazmış:
Bölünmüş Halep’te eski kentin yüzlerce yıllık tarihi binalarının harabeleri arasında “Halep ve İdlib’in silahlı grupların eline geçmesinin temel nedeni Türkiye’nin gönderdiği teröristler ve onlara verdiği destektir. Türkiye sınırlarını kapattığı an çok kısa sürede kontrolü sağlarız” diyen Suriyeli komutanı dinledikten sonra Türkiye’yi Lahey’e götüren daha ciddi suçlamalara sanayi kenti Şeyh Neccar’da karşılaştım. 300’ün üzerinde fabrikanın yağmalanıp Türkiye’de satıldığını öne süren Halepli sanayiciler, Türkiye hükümeti ile Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda hesaplaşmak için kolları sıvamış durumda.
Tahmin ettiniz değil mi suçlamanın nereye varacağını!..
Sanayi şehri Şeyh Neccar’ın Genel Müdürü Hazım Accan bakın neler anlatmış:
Buraya 2000’de 145 milyar Suriye Lirası yatırım yapıldı. 2005’te faaliyete geçti. 963 üretim tesisi var. Fabrikalar tekstil, gıda, kimya, ilaç, alüminyum, demir, plastik ağırlıklı. Şu anda bunların 366’sı çalışıyor. Geri kalanların tamamı zarar gördü. Elektrik ve su altyapısı da çöktü. Çalışmayan tesislerin yarısı tamamen söküldü, Türkiye’ye götürüldü. Kim çaldı bilmiyoruz ama sorumlusu Türkiye’dir. Halep Sanayi ve Ticaret Odası üyeleri meseleyi uluslararası mahkemelere taşıdı.
Taştekin, Halep’te görüştüğü Halep Sanayi ve Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Basil Joseph Nasri’den şu gerçekleri dinlemiş:
Önce şunu belirtmem gerekiyor: Makinelerin Suriye içinde satılması imkansız. Çünkü bu makinelerin sahipleri olarak bunu tespit eder ve suçluyu yakalatırız. Yağmalanan mallar için tek çıkış kapısı Türkiye. Evet, askerler arasında makine ya da makine parçası değil de bilgisayar, yazıcı gibi ofis malzemeleri ya da kasalardan para çalanlar oldu. Bunlar tespit edildi ve hapse atıldı. Ama bunların sayıları iki elin parmaklarını geçmez. Özel bir ekip kurduk. Makineleri çalınanlar hırsızların izlerini sürüyor. Bazılarının seri numaraları silinerek öyle taşınmış. Ama bunlar nadide makineler. İzini bulmak zor değil. Mesela Çin’de makineyi üreten firmanın kayıtlarında kime satıldığı yazılı. Çalıntı malların izini bulan işadamlarımız var. Hatta biri Türkiye’de makinesini bulup tekrar satın alarak geri getirdi. Bu makinelerin Gaziantep’te satıldığını biliyoruz. Hatta kıymetli parçaları göstermek için Türkiye'den mühendisler getirtilip gösterildi. Daha önce açılışa gelen Türk firmalar buradaki kıymetli parçaların farkındaydı. Bazen tüm makineyi, bazen makinedeki kıymetli bir parçayı söküp götürdüler. Yağmanın izi sürülüyor, bilgiler toplandıkça yeni davalar açılıyor.
Bu son derece vahim ve ağır bir itham. Şimdilik kimse ismen suçlanmıyor. Ancak, hırsızlık bir malın alınmasının suç olduğu da uluslararası hukukta bilinen bir gerçek.
Asıl bilinmesi gereken önemli nokta ise şu:
Bu savaş bir gün biter. İsterse 10 yıl veya 50 yıl sürsün. Ondan sonra hesaplaşma başlar. Savaş suçları mahkemesi harıl harıl çalışarak suçluları tespit eder, yargılar ve cezalandırır. Bundan asla kaçış yoktur. 50 sene bile sonra hesap sorulur. Bunun hiç istisnası olmadı. Bu suçu işleyenler, zannetmesinler ki yırtarlar!
İşin kötü tarafı; suçluları, yani çalıntı ve yağmalanmış mal alanları bir kenara koyun, bütün bunların Gaziantep’te olması bizi rencide eder.
Çok kötü olmuş…