Hep ayar tutturamamanın sonucu bu manzara…

YAYINLAMA: 09 Eylül 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 09 Eylül 2015 / 20.00

Ayar” çok önemli bir konudur her zaman… Saatin ayarı önemlidir. Altının ayarını bilmek başka bir önem taşır.  Düdüklü tencerenin ayarını iyi yapmak önemlidir. Koşuda efor/güç ayarını yerinde kullanmak  da…  Musıki aletlerinin ayarını da.    En önemlisi de  dilin ayarı”nı akıl ölçülerine göre yapmak/kullanmak gerekir.

Kısacası  hangi konuda olursa olsun ayarsızlıktan/ifrattan sakınmak, uzak durmak gerekir.

Hangi konuda olursa olsun, “ayarsız” bir kafayla, yani bilgisizce atacağınız her adımda, söylemde  iyot gibi açığa çıkma” durumunda kalacağını bilmeyen var mı.  Bilgisizlik size bir taç olarak verilmez, orta yerde utana kalırsınız.  Bu durum, kişinin bilmemekten doğan temelsiz bilgi/ fikir/düşün ifade etmenin bedelidir elbet.  Bu,  kişinin kendi kendini saf dışı bırakması ya da ofsayta düşmesidir ayrıca… Tabii ki, kime sorsanız böylesi durumları yaşamak istemez. Gerçi sporda ofsayta düşen bir futbolcunun hiç utandığını da görmedik bugüne değin. Üstelik özür dileme ya da utanma bir yana hakeme el kol hareketi ya da sözle itiraz etmesi...  Haksız yere hak araması da  uzun-uzun düşünülmesi gereken bir konu… Böyle de…  Bakarsınız ileride bu tarz itiraz eden sporcular için “üç kez ofsayta düşen futbolcu 10 dakika oyun dışı kalır” kuralı getirilir, kim bilir.  Bu da bir ayar olur. Belki  hücum eden futbolcular bostanda koşmadıklarının ayırtına/farkına varırlar, böylece.

                                                       ***

Sadece spor dünyası için değil, toplumsal yaşamın hangi alanında olursa olsun, önceleyin her mesleğin etik kurallarının “geçmez/kalp akçe” durumuna düşmemesi/düşürülmemesi için meslek kurullarının, odalarının/derneklerinin omuzlarına büyük yük düşüyor bu konuda… Bir olumsuzluğa seyirci kalmak, bu konuda gelecekte esecek fırtınalara karşı şimdiden açık kapı bırakmak olur böyle durumlarda.

Kısacası mesleksel etik kuralların yasalardan önce çalıştırılması/uygulanması ayrı bir zorunluluk bugün…

                                                                       ***

Nereden bakarsanız bakınız ülkede  “fikir/görüş birliği” sağlanması gereken her ortam kıyısından-köşesinden kemiriliyor/törpüleniyor yıllardır. Böyle bir ortamda/durumda hangi konuda olursa olsun “her kafadan bir ses” çıkar olması karamsarlığa itiyor insanı… Siyasetin tutar yanı nerede?   Hangi partinin yetkilisini dinleseniz kendisinden başka haklı yok.  Arkalarındaki partili topluluk da bir “saplantı” olarak  “bildiğim bildik” havalarından başka bir söylemi bilmiyor.

Yani,  siyaset anlayışı “kemikleşti”, esnek/hoşgörü” yanı/yönü kalmadı. Son siyasal gelişmeler bunu açıkça gösterdi.

Bu duruma  siyasal akortsuzluk” diyebilir miyiz, diye sorsam demokrasiden söz edecek çok kişi görüyorum çevremde. O zaman siyasette yaşanan huzursuz ortamı nasıl gideceğiz.  Vardır, bir çözüm yolu elbet.

O, şu, bu konularındaki ayarsızlıktan/akortsuzluktan söz ederken bunun tercihlerimizin sonucunda oluştuğunun biliyoruz değil mi.  Siyasetin bir yerlerden gelip tıkanması da kuşkusuz yine her birimizin bireysel tercihlerinden kaynaklanıyor elbet. O zaman şöyle bir uyarı yaparak herkesi siyasal görevi konusunda uyaralım, ne dersiniz:

-1  Kasım günü “ sandığa atacağımız oy’un ayarı”nı  iyi hesaplama gibi bir büyük sorumluluğumuz var.  

Hep ayar tutturamamanın sonucu bu manzara…