NEDEN CEZİRE

YAYINLAMA: 16 Eylül 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 16 Eylül 2015 / 20.00

Cezire tam 8 gün aç, susuz, elektriksiz, internetsiz sokağa çıkma yasağı ile keskin nişancılar, toplar ve ağır silahlarla kuşatma altındaydı. Yirmi sivil insan öldü/öldürüldü. Ölenlerin derin dondurucuda bekletildiği  8 ağır gün yaşadı Cezire halkı.

Düşman kuvvetlerin kuşatması görüntüsü veren ilçeye HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, iki bakan ve milletvekilleri sokulmadı. Başbakan bir tek sivil dahi ölmedi derken, HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ölenlerin kimliklerini tek tek açıkladı.

Neydi Cezire halkından istenen?

Her şey Saray'ın seçim sonuçlarını sindirememesiyle başladı. Çözüm sürecindeki kurulmak istenen masayı deviren Cumhurbaşkanı kıyamete kadar sürecek diyerek savaş ilanını başlattı. Savaşı ne PKK'ye ne de Kandile karşı başlatmıştı. Asıl hedef HDP'nin yüzde13 ile barajı aşması sonucunda kendisinin başkanlık hayallerinin sona ermesi nedeniyle, bu sonucun sorumlusu olarak gördüğü Demirtaş ve HDP yıpratılmalıydı. AKP tek başına iktidara gelecek sayıya ulaşmalıydı. Bunun da yolu şiddetin dozu yükselmeliydi.

Cezire, HDP'ye en çok oy desteği veren bir ilçeydi. Cezalandırılmalıydı.

Cezire, Silvan, Varto, Diyarbakır, Yüksekova, Silopi neden devletin hedefindeydi?

Bunu açıklamak için PKK'nin şiddet eylemlerini bahane eden devletin şiddetini sorgulamak gerekiyor. PKK'nin ya da devletin şiddetini anlamak için şiddet kavramına daha bir genel bakmakta yarar var.

Şiddet, daha ilk çağlardan günümüze kadar farklı algıları, yorumları tarafları olan, bulunduğu sınıf ve aidiyetlere göre tutum alışların değiştiği bir kavramdır.

Şiddet; güç ve erk yapısını ele geçirme ya da korumanın bir aracı, bir yöntemidir. Şiddet bir yanda huzuru bozan, diğer yanıyla da ölçüleri ve kuralları aşan, onu dışlayan kaba bir güçtür.

Şiddet, hukuk alan
ında farklı, toplumsal vicdanda ise farklı anlamlarla değerlendirilebilmektedir. Şiddete kaynaklık eden çok farklı faktörler vardır. Ekonomik, sosyal, tarihsel, ideolojik, dinsel, tinsel ve etnik vb. bunların başlıca sebepleridir.

Şiddet; güvensizlik ortamı oluşturur, toplumsal kargaşa yaratır, toplumda tehdit yoluyla korku hissini kamçılar.

Şiddet; oluşturduğu korku hissini haklı kılabilmek için ‘’düşman’’ yaratır. Bu anlamda Thomas Hobbes’in belirttiği gibi ‘’herkesle herkesin savaştığı uygarlık dışı ortama" zemin hazırlar.

Şiddetin kullanımı modern zamanda devlet tekeline geçmiştir. Max Weber bu gerçeği ‘’modern devlet bütün siyasal birlikler gibi, sosyolojik olarak ancak kendine özgü araçları açısından tanımlanır. O da fiziksel güç ve şiddet kullanımıdır’’ diyerek açıklar.

Devlet, şiddet kullanımını kendi tekeline alması yolu ile bireylerin şiddetten arındırılmasını sağlamayı hedeflemiştir. Devlet, elinde olanaklarla insana karşı şiddeti ve korkuyu içeren araçları hegomonik bir araç olarak inşa etmiştir.

Devletin hegemonyasını gerçekleştirmede kullandığı araçlar adil olmayan bir toplumsal düzene kaynaklık eder. Adaletsizlik ve eşitsizlik karşısında şiddeti ‘’bir sorunu çözme aracı ‘’ olarak görme ve haklı bulma sınıfsal ve siyasal tutum alışlara göre değişmektedir. Daha 16. yy da bu konuda ‘’öldürmek cinayet değildir’’ türünde eserler verebilecek kadar buyurganların baskıcı totaliter yönetimlerine karşı şiddeti meşru gören anlayışlarla karşılaşabilmekteyiz.

Devletin hegomonik araçlarına karşı tepkisel şiddet bir çok nedene bağlı olarak kendine taban bulur. Yoksulluk, ayrımcılık, inkar, işkence vb. nedenlerle harekete geçen, içinde nefret, öç alma duyguları taşıyan karşı şiddet sarmalı oluşur. Şiddet karşı şiddeti doğuran bir sarmal halini alır.

Şiddetin toplumsal ve siyasal alanda kullanımının yaratacağı tahribat sadece maddi olmakla kalmayıp, toplumun ruhsal çöküntüsüne de neden olmaktadır. Toplumsal kargaşanın yarattığı psikolojik atmosfer, toplumsal çeşitliliğin bir arada bulunmasını, etkileşimini, kültürel ve sosyal gelişimini de etkilemektedir.

Modern devletin şiddet kullanımını kendi tekeline alması, demokratikleşme evrimini tamamlayamamış ülkelerde aşağıdan yukarıya şiddeti de ortaya çıkarmıştır. Devrimler, halk ayaklanmaları, işgaller direnişler, gerilla hareketleri 1600’lü yıllardan günümüze kadar şiddeti içinde barındıran toplumsal eylemlilikler olmuştur.

Bu saptamalardan sonra devletin elinde bulundurduğu şiddet kullanma araçlarıyla, AKP'ye oy çıkmayan illere ve ilçelere uygulanan baskıları anlayabiliriz.

Son olarak Cezire’de halkın iradesine karşı ''egemen'' olma için baskı uygulanmıştır. Tehdit sonucu halk sindirilmeye çalışılmıştır. Cezire üzerinden tüm topluma ''düşman'' algısı yaratılmış, PKK üzerinden HDP düşmanlaştırılmaya çalışılmıştır. Devlet Cezire'de ya da diğer il ve ilçelerde oluşturduğu baskı mekanizmaları ile bir arada yaşama zeminini ortadan kaldırmış Kürt halkının bir arada yaşama duygusunu tahribata uğratmıştır.

Diğer yandan Demirtaş'ın da dediği gibi PKK'nin otuz-kırk yılda yapamadığını devlet son 8 günde yapmıştır. Demirtaş’ın bu sözünü anlamak için Çiller’in hüküm yürüttüğü yıllarda Cezire'de DYP adayı korucu başının aldığı oylar ile daha sonra  Kürt hareketinin aldığı oylara bakmak gereklidir. (DYP en fazla %45 almışken sonra ki yıllarda ki seçimlerde DTP, BDP ve HDP adayları %80 %90 oy almışlardır)

Cezire binlerce yıllık geçmişi ile Babillerden, Araplara, Asurlulardan Medlere, Kürtlerden Perslere onlarca medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Böyle bir yerde bugün Cezire Botan halkı Kürt kimliğine, kültürüne ve siyasetine sahip çıkmaktadır. Cumhuriyet boyunca asimilasyon politikaları karşısında ana dilini dış etkilerden korumuş kültürel devamlılığını sağlamıştır.

İşte Cezire'nin bu özelliği bugün devletin şiddetine maruz kalmasına neden olmuştur.1990’lı yıllardan bu yana Kürt halkına yapılan baskılar en çok Cezire de yaşanmıştır.

AKP, erken seçime giderken şiddetin dozajını arttırarak oy yüzdesini yükselteceğini ummaktadır. Bu anlamda HDP binalarına, Kürtlerin ev ve iş yerlerine saldırılara göz yumarak, teşvik ederek bu sonucu alacağını düşünmektedir.

Ama devlet şiddeti karşı şiddete ebelik yapsa da ,PKK'nin şiddetini teşvik etse de bu halk 3 yıllık çözüm sürecinde ''barışın nimetlerini '' görmüştür. Bu anlamda barış da ısrar edecek seçimlerde de barış siyasetinin yanında olduğunu oylarıyla gösterecektir.


Celal Deniz

 

 

NEDEN CEZİRE