Eylül
Nedendir bilmem, her sene Eylül ayında akşamları hüzünlenir bir kenarda oturur, yaşadığım bunca senelerde, eylül aylarını düşünürüm. Eylül neden hüzünlü olur bana bilmem ama, yaprakların solması, mevsimin dönmesi, yaşamda yitirdiklerim, çocuk yaşta yatıla okula gittiğim günler gelir aklıma, hüzün bununla başlar.
Yaşam içinde bağ bozumu sonbaharda yapılır, genelde genç kızlar sonbaharda evlenir, evlerini bırakıp yeni bir yuva açarlar. Leylekler yavruları ile birlikte Trakya’dan yüzbinlere varan sayıda kışı geçirecekleri Afrika’ya, Eylül’de göç ederler. Eylül bu nedenle ben de bir başka etkilidir. Eylül’de okullar açılır, yaz ve tatil sona erer, yaşam savaşı tekrar hızlanır.
Bu sene ise, Eylül ayının gelmesi daha bir etkili oldu benim ruh halime. Geçtiğimiz senelerde çok tedirgin olduğum günler oldu, fakat bu sene benim ruh halimdeki korku, daha da fazla olmaya başladı. Bir tarihte dernek başkanı olarak Anıtkabir’e gittiğimde, Türkiye’nin kurucusu büyük asker Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunup, güney kuledeki deftere 13.06.2000 tarihinde önemli cümleler yazdığımı hatırlarım. Ülkemizin karanlığa doğru gittiğini, ülkemizi parçalamak isteyen dış güçlerin olduğunu belirtmiştim. Ülkemizin verimli topraklarına iştahları kabaran ülkelerin varlığını göz ardı etmemek gerektiğini haykırmıştım. İçten din ve mezhep ayrılığını körükleyen, dışardan ise etnik gurupları kışkırtan devletlerin varlığını unutmamak gerekir, demiştim.
Yer üstü ve yer altı zenginliği olan ana vatanımızda, akılları kıt olan eşkiyaları kışkırtarak ülke içinde Suriye yaratmak isteyen, sözde dost saydığımız ülkelerin varlığını unutmak gaflettir. Ortadoğu yöresi yeraltı zenginliği bakımından herkesin ağzının sularının aktığı bir yöre olduğu, tarihten gelen bir gerçektir. Dünya harp tarihine bakıldığında, Ortadoğu ve Anadolu, yaşanmış kayıtlı en eski harp tarihine mekan teşkil etmiştir. Yazılı en eski barış sözleşmesinin de yine bu topraklarda çiviyle kazılmış olduğunu bilmekteyiz.
Bugün ayrı bir yerde değiliz. O tarihte çivi ile kazılmış barışın, asırlarca dönem dönem bozulmuş ve tekrar kazılmış olması, tarih açısından önemlidir. Cahil halka ne söylersen ona kanar, çünkü cahil, okuyup-öğrenme, araştırıp bulma hasletinden yoksun olunca bir insan, sevdiği ve güvendiği kişilerin sözlerine inanıp, onların fikirlerini benimser.
Bu işin ne başı bulunmakta ne de sonu, çünkü ekonomik gücün yoksa, başka ülkelerin gölgesinde yaşamak mecburiyeti, sana pahalıya mal olur. Bu nedenle ülkenin birlik ve beraberliğinin tesisi için siyasi iktidarın kavga yerine, iç barış için ne mümkünse onu yapması gerekir. Ülke elden gittikten sonra ‘ AH ‘lar ve ‘VAH’ lar fayda etmez.
İşte bu durumla hep Eylül ayına geldiğimizde karşılaşırız. Tıpkı benim çocukken yatılı okula gittiğim Eylül ayındaki gibi. Bugün kavga günü değildir. Ülke insanlarını ötekileştirme günü değildir. İnsanların ‘ benim partimden’ olan veya olmayanlar olarak bölünmesi, ülkedeki birlikteliği bozar. Devletin en üst kademesindeki kişi bu davranışı göstermemesi veya gösterilmesine müsaade etmemesi gerekir, hatta mevkiinin gereği ‘’ tarafsızlık ‘’ olan bu yerde, halkı sükunete davet edip, güçlü Devlet iradesi göstermesi gerektiğine inanmaktayım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer