Büyükşehir Belediyesi ya da “Eski tas, eski hamam…”
Trabzon’da “Büyükşehir” statüsü 30 Mart 2014 yerel seçiminden sonra uygulanmaya konuldu. Şalpazar’nın Sis Dağı’ndan, Çaykara’nın Uzungölü’ne, Rize’nin İyidere sınırından Beşikdüzü’nün Yobol Burnu’na değin alanda şehircilik/belediyecilik adına yapılacak düzenlemeler Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin gözetiminde/denetimde şimdi.
“Büyükşehir” uygulamasına geçeli tam 18 ay, yani 1,5 yıl oldu. İyi oldu, kötü oldu, diye bir değerlendirme yapacak değilim. Siyasal amacı “kazanmak” olan bir uygulama olduğunu bilmeyen yok. Sis Dağı’na Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin öncelikli olarak turizm uygulamaları gelmedikten sonra “Büyükşehir” olsa ne yazar, olmasa ne yazar?
Dağ başına getirilse-getirilse turizm yatırımı olması gerektiğini düşünürken; “İlçe merkezlerinin “Büyükşehir” rehberliğiyle kazanımları ne olabildi?” diye düşündüğümüzde aklımız karışıyor.
Evet, seçimden bu yana tam 18 ay geçti, ilçelerin yaşaya geldiği en önemli sorunların başındaki trafik düzenlemesine maalesef el atılmış değil. Kimi ilçe merkezlerinde bu açıdan tam bir keşmekeş yaşanırken, yurttaşlar da yaşamlarını tehlikeye atarak sokaklarda/caddelerde yürüyebiliyorlar.
İlçelerin çoğunda trafik düzene kavuşturulamamış… Taşıtların (Belediye hoparlörleri anonslarda hep “araç” diyor) gidiş-geliş yönleri belirlenmediğinden sokağa çıkan yurttaşlar taşıt altında kalmamak için pür dikkat olmak durumdalar.
Yayalara tahsis edilmiş olan “yaya kaldırımları” yasal olmayan şekilde esnafa tahsis edilmiş… Esnafın işgali dışında kalan yaya kaldırımları da taşıtlarca park alanı olarak kullanılması nedense hüner ya da hak olarak görülüyor taşıt sahiplerince… Sorsanız, “Kaldırımlara zorunlu olarak park yapıyoruz” mazeretine sığınıyorlar. Oysa yaya kaldırımına park yapmak; hiçbir zaman, hiçbir kimsenin hakkı değil. Sorun, Belediye ile taşıt sahibi arasındaki “otopark sorunu” iken; bu başıboşluğu/umursamazlığı doğrulayan ve Belediye hoparlöründen yükselen, örneğin “34 WMK 07389 plakalı araç (Araç değil taşıt olması gerekmez mi?) sahibi lütfen aracınızı park ettiğiniz yerden alınız!” anonsuna ne dersiniz?
Tam bir curcuna hizmet anlayışı… Bir kişinin taşıtını o ya da bu nedenle park yaparken kural hatası yapmışsa, sırf o kişiye hoparlörle hitap ederken ilçe merkezindeki tüm yurttaşları gürültü kirliliği yaratarak, dikkatleri dağıtarak rahatsız etmeye belediyenin ne hakkı var? Bilen varsa beni de aydınlatsın, lütfen… Kaldı ki, belediye taşıtlar için yeterli otopark alanları tesis etmemişse bu da onun hizmet kusuru değil de ne? Bitmedi, yurttaş hatalı davranmış, yanlış yere taşıtını park etmişse belediyenin böyle gürültü kirliliği yaparak tüm ilçe sakinlerini rahatsız edeceğine, yanlış parktan ötürü o taşıt için ceza uygulayamaz mı, ya da çekici ile otoparka çektiremez mi?
Çektiremez, çünkü taşıt sahibi darılır… Darılırsa oy kaybedilir.
Ülkenin çoğu ilçelerinde –Büyükşehir olsun/olmasın- trafik, otopark, yaya kaldırımı sorunu kangren olmuş durumda… Ama kimin umurunda…
Ama yaşamsal önem taşıyan bu sorunların çözüme kavuşturulmadığı kent merkezlerinde -Allah göstermesin- ölümlü bir trafik olayında ceza için sadece sürücü ile yayanın/maktulun suçluluk oranlarının araştırılması yanında trafik düzenlemesi yapmayanların da suçlu konumunda soruşturulması gerektiği kanısını taşıyorum. Böyle bir olayda suçlu ve maktul durumunda bulunan taraflar trafik düzenlemesi yapılmadığından ötürü trafik kazasının oluştuğunu iddia ederlerse ne olacak?
“Ölen öldü, kalan sağlar bizimdir” anlayışının kofluğu işte burada… O bakımdan “Büyükşehir Belediyesi”ni kurduk… Seçimi de kazandık” deyip yan gelip yatılacak bir rahat ortam yok görünürde. İlçe merkezlerinin kimi yaşamsal sorunlarına yerel belediyeler siyasal endişelerle neşter atamıyorsa -ki atamıyor- o zaman Büyükşehir Belediyesi res’en çözüm yollarını aramalı/bulmalı. Yoksa “Eski tas, eski hamam…” görüntüsü devam eder gider.