Ulusumun/Yurdumun acılarını paylaşıyorum.

YAYINLAMA: 12 Ekim 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 12 Ekim 2015 / 20.00

Her şey göründüğü gibi mi acaba? Yani bizim görebildiğimiz ve de algıladığımız gibi mi her şey? Yaşadığımız her olayın farklı boyutlarını yakalamak için algı gücümüz yanında olaylar üzerinde bilgi birikiminizin olması gerekiyor önceleyin. Ankara’daki menfur olaydaki doğruları nasıl öğreneceğiz?

Yani, şimdi birisi çıksın gerçeği söylesin de öğrenelim…  

Ülkenin kendi iç dinamikleri birbirine savaş ilan eder duruma gelirse orada dirlik-düzen mi olur?

Neymiş, siyaset…   Yurttaşı birbirine selâm vermez konuma düşüren, düğününe, derneğine, kahvehanesine gitmez eden bir siyaset anlayışı…

Yurttaşa farklı pencerelerden bakan bir siyaset görüşü…  Düşüncelerde farklılıklar, algı zafiyeti yaratmış “Biz – Siz” ayırımını tercih eden bir siyaset anlayışı…

Ayırma,  kayırma, paylaşım, iltimas ve “koltuk kavgası…

                                                                                          ***

Ankara bu ulusun, bu ülkenin kalbi iken, beyinlerde umut kapısı iken nasıl oluyor da insanımız kalbinden vuruluyor?  Umutlara sabotaj yapılabiliyor?

 Bu ne istihbarat algısızlığı? Ya da ne çabuk unuttuk bu tür terör olaylarının sonuçlarını ve riskini ki; hiç enine-boyuna düşünmeden bir miting yapılacak,  “- Hadi, yapın!..” denilip olumsuz  olayların yaşanacağı düşünülemiyor.

Önlem”in anlamı Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük’te,  kötü veya yanlış bir şeyi önleyecek yol, tedbir” olarak tanımlanıyor. Bu;  yol/yordam bizim bildiğimizden öte ilgililerin bu konudaki yeni buluşlarıdır daima önemli olan.  Onlar zaten bunun için varlar.

Tüm ulusu yasa boğan bir olay oluyor, olağan söylemler…  Taziyetler…  Başsağlığı mesajları…  Yastayız, tabii ki olacak…  Ama niçin, evet niçin iki elimizi başımızın arasına alıp da saçımızı/başımızı yolmuyoruz,  Bu gaflete nasıl düştük?” diye…  Böyle acı olayları yaşadık, ama sonuçta hiç de böyle yapan görmediğimizden mi yoksa?

Demokrasimizi yenilemek, geliştirmek istiyoruz da siyasetçimizin kendini yenilemesini hiç aklımıza getirmiyoruz.  Acaba niçin?  Çünkü bizim bu alandaki anlayışımız/algımız; “Böyle gelmiş, böyle gider…” rayının üzerine oturtulmuş…

Ülkemiz siyaset anlayışının;  diğerinin kirli çamaşırını teşhir etme üzerine kururlu olduğu ve de amansız koltuk kapma yarışı içinde yaşandığını bilirsek/anlarsak siyasetçinin de “yenileşme süreci”ni başlatabiliriz ancak.

Söyledim, yazdım, yineliyorum: Ülkemiz siyasetçisi her şeyden önce “demokrasi öğretmeni” olmak durumunda olduğunu hiç ama hiç unutmamalı…  Bu,  onlar için bir yurttaşlık/dürüstlük görevidir ayrıca… Zaten bu anlayış kazanılmadıkça, eyleme dönüştürülmedikçe daha çok bu kısır döngü içinde  Demokrasicilik oyunu” oynar dururuz böylece…

Yurdunu, ulusunu sevenlerin yüreği parçalandı Ankara’daki terör olayında… Yurdumun/ulusumun acılarını paylaşıyorum.

Ulusumun/Yurdumun acılarını paylaşıyorum.