KANIKSAMA ANIMSA

YAYINLAMA: 13 Ekim 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 13 Ekim 2015 / 20.00

Kürt İllerinden birisinin varoşlarından bir duvar yazısı resmi sosyal medyaya düştü. Duvara insanın içini burkan bir yazı yazılmıştı soluk renklerle.'' Şimdi burada ölürsek en fazla kahvede çaylar soğur''

Bu yazıyı yazan genç ölümü kanıksamış mı ölümden söz ediyor. Yoksa Kürt illerinde bunca sivil, kadın ve çocuk ölümlerine batıda ki insanların duyarsızlığına mı bir gönderme yapıyor?

Her ikisi de mümkün. Çünkü Kürt illerinde o kadar çocuk ve genç ölümleri yaşandı ki artık ölüm Kürtlerin gözünde ''korkulacak bir durum'' olmaktan çıktı. Her ölüm devlete karşı direnişin bir kaldıracı olarak görülmeye başlandı.

Öte yandan AKP'nin son savaş politikalarının yarattığı şiddet ortamında 120 ye yakın sivil insan katledildi. Bu ölümler içerisinde Varto'da Ekin Wan'ın sokağa bırakılan çırılçıplak bedeni, Şırnak'ta Hacı Lokman Birlik'in öldürüldükten sonra küfürler eşliğinde aracın arkasında sürüklenmesi tüm ahlaksızlığına rağmen, Batıda yaşayanlardan gereken tepkiyi görmedi.

Gerçekten Kürtlerin ölümünü kanıksadık mı?

Gerçekten devletin şiddetine karşı duyarsızlaştık mı?

Bu ülkede bir 12 Eylül yaşandı.12 Eylül generallerinin en büyük hedefleri apolitik bir toplum yetiştirmekti. O yıllarda biraz etkili de oldular.

Bir gün Nokta Dergisi muhabirleri senaryo gereği polis rolünde palto giyinip, siyah gözlük takmış vaziyette bir gencin boynuna ipi geçirmişler, Taksim de sıradan birisine yaklaşıp ''bu adamı bırakma burada tut biz gelip alacağız '' diyerek adamın boynunda bağlı ipi bu kişinin eline sıkıştırırlar. Ve oradan uzaklaşırlar.

Aradan bir süre geçer başka bir muhabir vatandaş rolünde '' ya bu adamı bırak bu adamın suçu nedir de ipe bağlamışsın'' der. Elinde ipi tutan adam olanca gücüyle ipe asılmış bırakmaz ipi.

Nokta dergisi o yıllarda 12 Eylül diktatörlüğünün toplumu nasıl itaatkar hale getirdiğini bu küçük bir oyunla ortaya koymuştu.

Gerçekten yıllar sonra bile bu olayı anımsadığımda hep kendime sorarım; o adam neden ipi elinden bırakmadı, ipi eline verenlerin kimliğini neden sorgulamadı?

Bugün Kürt illerinde devlet terörü sivil can alırken, evler bombalarla havan topları ile yıkılırken, bir gurup ulusalcı aydın ve sanatçı ''Kardeşliğe evet Teröre hayır'' diye bildiri yayımlıyorlar. Anlaşılıyor ki can siperane karşı oldukları AKP nin savaş politikaları bu sanatçı ve aydınları da devlet terörüne karşı duyarsızlaştırmış, sadece PKK'nin şiddeti hedefe konulmuştur. Oysa devletin ahlaksız savaş yöntemlerine tepki verilmeden, devlet şiddeti sorgulanmadan söylenecek her söz bir arada yaşam zeminini ortadan kaldırmaya yarar.

Bugün Kürt illerinde sokağa çıkma yasakları ile uygulamaya konulan savaş özel timler tarafından yürütülürken, çocukları öldürülen analar çocuklarının cansız bedenlerini buzdolaplarında günlerce bekletirken insanlar bu acılara karşı neden tepki vermezler diye sormak gerekmiyor mu?

12 Eylül hukuku, anayasası ve kurumları ile bugün sürüyor derken aynı zamanda apolitikleştirmede devam ediyor diyebiliriz. Devlet şiddetin dozunu arttırarak toplumda bu kanıksamayı, duyarsızlaştırmayı başarmaktadır.

Duyarsızlaşmış bir toplumu gören Kürt genci de içini duvara dökerek, yada ince bir sitem ederek bize bir mesaj veriyor '' Şimdi burada ölürsek, en fazla kahvede çaylar soğur'' diye.

Bir şiirimde demiştim ya '' Umarsızlık yaşam tarzı olmuş ya bir kez / şafağa kaç var bilinmez''

Oysa hatırlamak direnmektir zamana.

Unuttukça çoğalır zalimlerin envanterinde ki ölümler. Unuttukça yeniden üretir kendini zalimler.

Bugün Kürtlerin bellekleri bu yapılan zulümleri unutmuyor. Devlet bunu bildiği için ilan edilmemiş savaşın izlerini silmeye çalışıyor. Bunun için bombalıyor mezarlıkları. Bunun için işkence ediyor cansız bedenlere.

Oysa hatırlamak direnmektir zamana. Kanıksama anımsa.

 

KANIKSAMA ANIMSA