ŞİDDET VE İSTİKRAR KORKUSU KAZANDI
7 Haziran'da AKP'nin tek başına iktidar olamaması sonucu dayatılan 1 Kasım seçimlerinde korku siyaseti galip geldi. AKP tek başına iktidara geldi.
7 Haziran sonucunda dayatılan savaş politikaları ülkeyi iç savaş ortamına getirdi. Sokağa çıkma yasakları, asker, polis, sivil gerilla ölümleri toplumda bir güvensizlik duygusu yarattı. Son Ankara Katliamı toplumda bir panik yarattı. Davutoğlu Ankara patlaması bize yaradı diyebildi. Zaten AKP'nin de topluma vermek istediği bu duyguydu.
Ekonomik olarak ülkede gayri safi milli gelirde düşüş yaşanmış, banka kredileri ile yatırım yapan epey bir iş çevresi bankalardan yeni kredi alamayarak ciddi sıkıntılara girmiş durumdadır. Kredi musluklarının kesilmesi ile ekonomik döngülerin azalması iş ve esnaf çevrelerinde de ciddi bir güvensizlik ve panik yarattı.
Dış politikada birçok ülke ile sorunlu olmanın verdiği bir sonuç ekonomik ilişkilere yansımış, bugün Ortadoğu ya yapılan ihracatlar içinde bir tek Suudi Arabistan’a ihracat yapılır hale gelinmiştir. Bu anlamda İhracata dayalı üretim yapan sanayiciler yeni pazar arayışlarına girmiş üretimde bir gerileme ile karşı karşıya kalmışlardır.
Ülkede gerginlik siyaseti PKK'nin de şiddet ortamına çekilmesi ile yaşanan ölümler toplumda kutuplaşmayı sağlamış, kutuplaşma AKP'nin bütün dezavantajlarını avantaja çevirmesine olanak vermiştir.
Bu ve daha farklı gerekçeleri gören bir yerden topluma dayatılan ya kaos ya istikrar toplumda etkili oldu. AKP'nin 2011 yılında ki oy oranlarına yeniden kavuşması sağlanmış oldu.
Ne değişti de 7 Haziran'da AKP'den oy desteğini çeken seçmen neden yeniden AKP'ye yöneldi?
Bunun birçok nedeni sayılabilir. Ama en belirleyici olanı Şiddet ve istikrarsızlık ortamı toplumda bir güvensizliğe, korkuya yol açmıştır. AKP zaten topluma o korkuyu dayatarak sonuç almak istedi ve bunda da başarılı oldu.
Elbette AKP’nin bu siyaseti tek başına belirleyici olmadı. Muhalefetin de önemli katkısı oldu. Bu ülkede muhalefet sorunu olduğu gerçeğine bir kez daha tanıklık ettik.
Ancak AKP’nin başarısında MHP’nin uzlaşmacı olmayan tutumu önemli bir etkendir. 7 Haziran’da MHP’ye oy veren seçmen AKP’nin çatışmalı siyasetinde milliyetçi duygularını tatmin etmiştir. Ve AKP’ye yönelmiştir. 7 Haziranda kurulacak bir AKP MHP koalisyonu olasılığının ve tehlikesinin yerine, MHP AKP'nin içine karışarak yeni bir gizli koalisyon oluştu. Bu durum önümüzde ki süreçte AKP’nin daha milliyetçi bir siyaset izlemesine etken olabilir.
Peki HDP’de eksilen bir milyona yakın oy neden azaldı? Burayı sorgulamak önemlidir. Önümüze ki süreçte bu konuda çok şey konuşulabilir. Ancak şu net bir biçimde söylenebilir ki şiddet ortamından iktidar sürekli kazançlı çıkmaktadır. HDP barış ortamında siyasetini daha geliştirebilecektir. Çatışmalı ortamda HDP seçim çalışması bile yapamadı.
Özyönetim ilanlarını geçmişte yazdığım yazıda eleştirmiştim. Özyönetimin bir inşa süreci olduğunu tek taraflı ilan etmekle olmayacağını yazmıştım. Çünkü özyönetim ilanları toplumda bölünme algısı yaratmıştı. HDP özyönetim olayını yeterince topluma anlatamadı.
Şiddetin yükseldiği yerde sivil siyasetin sesi duyulmaz olmaktadır. AKP HDP’ye duyulan ilgi ve sempatiyi şiddet ortamında azaltmayı başardı. Devletin şiddetinden en çok zarar gören Kürtler ve sol kesimler oldu. Ancak devletin şiddetini halka teşhir etmede HDP yeterince etkili olamadı. Çünkü devletin şiddet politikasına şiddetle karşılık veren bir PKK olgusu vardı.
Tüm bunlara rağmen HDP’nin 10.8 oy oranı ve 59 milletvekili ile mecliste olması önemlidir.
Önümüzde ki günler siyasetin daha sıcak yaşanacağını şimdiden söyleyebiliriz. Çünkü AKP gerilim siyaseti ile tek başına iktidara yeniden geldi. Gerilim siyasetinin sürmesi istikrar adına iktidara gelen iktidarı daha otoriter kıla bilir. Bu da siyasette tansiyonun düşmeyeceğinin habercisidir.