AKP'nin YENİ ÇÖZÜMÜ ve SİLVAN
Günlerdir Silvan ağır bir kuşatma ve saldırı altındadır.3 Mahallede ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürerken 6 sivil insan polis tarafından öldürüldü. Aylardır, Varto'da, Silopi’de, Cizre'de, Nusaybin'de ve daha birçok Kürt yerleşkesinde uygulanan abluka son 8 gündür Silvan'da devam ediyor. Silvan daha önce de kaç kez sokağa çıkma yasağı ile operasyonlara maruz kalmıştı.
Silvan, hükümetin çözüm sürecini bitirip, savaş konseptini devreye koyma girişiminin bir sonucudur. Öyle ki bu abluka AKP’nin yeni bir saldırı ve gözdağı yöntemidir. 1990’larda bile uygulanmayan abluka yöntemi ile topyekun halka bir gözdağı verilmek isteniyor.
Silvan'dan sosyal medyaya yansıyan resimlere baktığınızda orada yaşananların düzeyini görebiliyorsunuz. Evlerin duvarları delik deşik. Camlar kırık, dükkanlar boşaltılmış. İnsanlar bu yıkıntılar arasında yaşam savaşı veriyor. Gazze’de bazı acı yansıyan resimlere bakıp iç çekenler Silvan'a seyirci kalmaya devam ediyor.
Sosyal medyaya düşen bir videoda bir Kürt genci isyan ediyor. Ana dilinde ''bir ağaç için ayağa kalkanlar bizi görmüyorlar. Biz kardeşiz, biz barış istiyoruz kardeşlerimiz katlediliyor'' diye gırtlağını yırtarcasına sesini bizlere duyurmak istiyor. Ama ''Silvan da nere ''dercesine Silvan'da yaşanan devlet şiddetini ısrarla görmezden geliyoruz.
Hükümet çözüm sürecini bitirmekle kalmadı. Şimdi de farklı bir zeminde çözüm arayışı peşinde. Aslında buna çözümsüzlük arayışı demek mümkün. Hükümet artık HDP'yi, Öcalan'ı, Kandil'i muhatap almadan bölgede yeni Kürt partilerini, din adamlarını, korucuları ve aşiret liderlerini muhatap alacakmış.
Önce Koruculardan başlarsak, devlet kendi yarattığı bir gücü çözüm sürecinde nasıl muhatap alacak? Korucular çözümün parçası olabilir mi? Onlar savaş konseptinin bir parçası olarak tersine çözümün önünde engeldir.
Çözüm toplumsal bir mutabakatı içerir. Siyasal anlamda temsil gücü olmayan bir Kürt partisi olsa yada kurulsa hangi mutabakat zemininde Kürtleri kucaklayacak bir çözüm sunabilir. Ya da toplumsal desteği olmayan bir partinin vardığı mutabakat toplum tarafından nasıl kabul görebilir. Ya da o Kürt partisi parlamentoda temsil edilmiyorsa çözüm nasıl anayasal güvencelere kavuşabilir? Hükümetin yeni bir Kürt partisi ya da partilerini muhatap alma girişiminin de bu anlamda toplumsal bir karşılığı yoktur.
Hükümetin bir diğer muhatabı ise aşiret liderleridir. Kapitalizmin aşiret yapılarını giderek çözdüğü bir dönemde aşiretler ne kadar etkili olur sorusunun cevabı havada kalacaktır. Bölgede % 50 ile % 95 arasında oy alan bir parti, yani HDP var olan aşiretlerinde desteğini alıyor demektir. Böyle bir durumda Hükümetin muhatapları arasında olacak aşiretlerde çözüm için bir araç olmaktan uzaktır.
Ayrıca bütün dünyada çatışan güçler arasında mutabakat yapılır. Bugün Kolombiya'da bile devlet başkanı ile gerilla lideri el sıkışabilmiş önümüzde ki süreçte barış için önemli bir protokolü hayat geçirebilecekler.
Öcalan'ı, Kandil'i ve özellikle de HDP'yi muhatap almadan çözüm için bir arpa boyu yol almak mümkün değildir. Tersine bugünkü ''son teröristte kalmayana kadar mücadele sürecek'' türünden söylemler geçmişte denenmiş ama başarılamamış bir yol olarak çıkmaz yoldur.1 Kasım seçimlerinde en ağır savaş ve çatışma koşullarında bile HDP bölgede ki 12 ilde birinci parti olmuşsa son teröristte bitene kadar demek siyasette kör olmak demektir. Bugün bölgede Kürt Hareketinin ciddi bir halk desteği vardır. Devletin şiddeti arttırdığı her dönemde daha da güçlenerek mücadelesini sürdürmüştür.
Hükümet Kürt sorununu çözmek istiyorsa yeni bir çıkmaz yola girmemelidir. Denenmişi denemek ahmaklıktır. Çözümün yolu çatışan güçlerle yeniden müzakere masasına dönmektir. Bunun dışında denenecek her yol daha fazla kan, daha fazla acı ve gözyaşı demektir.
Celal Deniz