Kapitalizmin çöküş korkusu mu?
Antalya'da düzenlenen G20 Zirvesi öncesinde iş dünyasının zirvesi B20 ve çalışma hayatına yönelik L20 toplantıları düzenlendi. B20 toplantısında konuşan Koç Holding yönetim kurulu üyesi Ali Koç, '' Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun Kapitalizmdir.'' Dedi.
Yukarıda ki satırlar bir gazete haberidir. Ancak haber deyip geçilecek türden değildir. Habere konu olan sözleri söyleyen Türkiye'nin en önemli bir şirketinin temsilcisidir. O anlamda önemlidir.
Ancak Ali Koç kapitalist üretim içerisinde olmasına rağmen neden kapitalizmi eleştirir? Akla gelen ilk soru budur. Gerçekten kapitalizmin eşitsiz kaynak dağılımına karşı bir eleştirimidir yoksa kapitalizmin eşitsizlik üreten yapısının bir süre sonra bir çöküş yaşayacağından endişe mi ediliyor?
Dünyanın en zengini olarak bilinen Bill Gates de dünyanın ekolojik felakete gitmesinden duyduğu kaygıyı dile getirmiş, şirketlerin iklim değişikliğinin önlenmesi konusunda "Özel sektör genel olarak çok yetersiz" bu alanda hükümetlerin araştırma ve geliştirmeye büyük yatırım yapması gerektiğini söylemiş.
Amerikan NASA örgütünün desteklediği bir çalışma raporunda da kapitalizmin çöküşe doğru gidebileceği belirtilip ''kaynakların kullanımındaki mevcut eğilimlerin sürdürülebilir olmadığına dair yaygın kaygılar olmakla birlikte, çökme olasılığı tartışmalı olmaya devam ediyor'' diyor.
Soru şu kapitalistler kapitalizmin gidişatından neden endişeliler?
Kapitalizm geliştikçe eşitsizlik artmaktadır. Son 50 yılda üretim geliri ve zenginlik % 50 oranında artmasına rağmen gelir dağılımındaki uçurum artmış, günlük 2 doların altında gelirle yaşayanların sayısı dünya nüfusunun önemli bir oranını içermiştir. OECD raporlarına göre Gelir dağılımının en adaletsiz olduğu ülkeler arasında Meksika, Şili, Türkiye, ABD ve İsrail bulunmaktadır. Dünya genelindeki yoksul insanların yarısı, dünyanın en büyük 20 ekonomisine sahip G20 ülkelerinde yaşamaktadır.
Gelir dağılımında ki eşitsizlik yoksulluğu artırmakta, eğitim, konut ve sağlık alanında insanların yaşadığı sıkıntılar sosyal sorunların kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kapitalizmin doğayı tahrip eden kalkınma anlayışı sonucunda iklim değişiklikleri yaşanmakta, buna bağlı olarak kuraklıklar yaşanmakta, temiz su kaynakları tükenmekte, iklim değişikliğine bağlı göçler yaşanmakta, bu göçlerin yarattığı barınmadan eğitime, kültürel yabancılaşmadan sağlığa ve beslenmeye birçok sorun insanların yaşamını cehenneme çevirmektedir.
Kapitalizmde ki rekabet olgusu üretim fazlalığı yaratmakta, ancak bu fazlalık insanlara eşit bir biçimde dağılmamaktadır. Kapitalistler ise nüfus artışının önlenmesi gerektiğini, yoksulluğun ve işsizliğin önemli nedenini nüfus yoğunlaşmasına bağlamaktadırlar. Malthusçu düşünce kapitalizmi aklamaya, onun eşitsiz gelir dağılımını gözlerden gizlemek için nüfus yoğunluğunu özellikle de yoksul insanlar arasında azaltmak gerektiği düşüncesini savunmuştur. Bir zamanlar Vehbi KOÇ'un nüfus azaltmak için yaptıkları hafızalarımızdadır.
Marks ise bu Maltusçu düşünceye karşı çıkarak, eşitsizliğin ve yoksulluğun kaynağının kapitalizmin bölüşüm yasasında olduğunu, işçi ve emekçilerin ürettiklerine kapitalistlerin el koyduklarını eşitsizliğin nedeninin de bu olduğunu savunmuştur. Yoksulluğun ve eşitsizliğin de ortadan kalkması için Kapitalizmin yerini Sosyalizmin alması gerektiğini vurgulamıştır.
Peki Son yıllarda bir çok kapitalistin kapitalizmden rahatsız olmasını nasıl açıklamak gerektir. Bir yandan son hızla özeleştirmeler teşvik edilmekte, taşeronlaşma ve sendikasızlaştırma yaygınlaştırılmakta, doğa tahrip edilmekte, öte yandan kapitalistler kapitalizmin ürettiği sonuçlardan rahatsız olmaktadırlar.
Kapitalizm dinamik bir süreç yaşıyor. Teknoloji baş döndürürcesine hayatı değiştiriyor. Rekabet olgusu kapitalizmin sistem içi çelişkilerini derinleştiriyor. Bu durum sosyal sorunlarında, doğanın zarar görmesinin de nedenini oluşturmaktadır. Toplumda ve doğada biriken sorunların yarattığı basınç kapitalizmin çökebileceği kaygılarını arttırmaktadır.
Zira her sistem kendi yıkıcısını kendi bağrında yaratır. Kapitalizmin de kendi mezar kazıcısı dinamikleri sistem tarafından yaratılmaktadır. Endişenin kaynağı bu olmalıdır.