New York Times’taki haber

YAYINLAMA: 31 Ekim 2011 / 18.00 | GÜNCELLEME: 31 Ekim 2011 / 18.00

29 Ekim 2001 tarihli New York Times gazetesinde binlerce yorum alan bir haber yayınlandı.

Ülkedeki çatışma Kürt ailelerini parçalıyor” başlığı ile New York Times gazetesinde yer alan haber dün bazı yaygın basında yer aldı. Bugün de diğerlerinde alacaktır. Gazetelerin internet sayfalarında da geniş biçimde resimli olarak vardı.

Ama hiçbiri haberi tam olarak vermedi. Başlığını bile değiştirdiler. En önemli yerini de sansürlediler!

                                                                        ***

Önce haberi özetleyeyim, sonra atlanan o en önemli bölümü tercüme edeceğim.

New York Times’ın muhabiri, Şırnaklı bir ailenin evine misafir oluyor.

Evde, televizyonun üzerinde Mevlüde Güngen’in en büyük iki çocuğunun resmi duruyor.

Mevlüde’nin kızı Emine iki yıl önce 14 yaşındayken en yakın arkadaşı aynı zamanda kuzeni Heybet Güngen ile evden kaçarak dağa çıkıyor, PKK’ya katılıyor.

Geçen sene de Mevlüde Hanım’ın oğlu 20 yaşındaki Ramazan Güngen askere alınıyor.

Ailenin diğer dört çocuğu zaman zaman annelerine kahredici  bir soru yöneltiyorlar:

Anne sence Emine ile Ramazan dağda karşı karşıya gelirse, Emine mi Ramazan’ı öldürür, Ramazan mı Emine’yi?

Mevlüde Hanım, bu kahredici soruyu soran çocuklarını cezalandırıyor, ama gerçeklerden de kaçamıyor:

Benim gibi binlerce anne var” diyor.

Çatışmada ölen Heybet Güngen’in annesi Taubet Güngen ise isyan ediyor:

Devlet çocuklarımızı karşı karşıya getiriyor. Kardeşi kardeşe vurdurtuyor!

Her iki anne de “Artık yeter, barış olsun” diye feryat ediyor.

New York Times’ın okurlarının bir türlü anlayamayıp en çok yorum yaptıkları Mevlüde Hanım’ın şu cümlesi:

Benim kızım Emine, PKK ile beraber, ama ben aynı zamanda bir asker anasıyım.”

Bizim bile anlamakta zorlandığımız bu durumu Türkiye’ye yabancı olanlar nasıl anlasın ki?

PKK’lı Emine’in annesi aynı zamanda bir asker anası...

                                                                                ***

New York Times’ın haberinin atlanan kısmında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesörü Mithat Sancar’ın verdiği bilgilere yer veriliyor. Sancar şöyle onuşuyor:

Geçmişte Kürt askerler emin olmadığı için Doğu’ya gönderilmezdi. Çünkü bu azınlığa güvenilmezdi. Ama artık Kürtler Doğu’ya özellikle gönderiliyor, cephede en önde savaştırılıyor ki karşısındaki kendi gençlerini katlettiklerini bilsinler.

                                                                                 ***

Haberde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ağzı çok sıkı ve asla konuşmuyor ve bu iddialara cevap vermeyi reddediyorlar, deniyor.

Öldürülen Heybet’in 45 yaşındaki annesi Taubet Güngen’da “Benim bu iddiaların teyidine ihtiyacım yok. Ben biliyorum, devlet çocuklarımızı yüzyüze getiriyor ki kardeşler birbirini öldürsün.

Bu haber yalnız Amerika’da değil, bütün dünyada büyük ses getirdi.

 

 


 

 

Bizimkiler dığıl dığıl dönüyor!

Bir süre önce Başbakan Erdoğan New York’a Birleşmiş Milletler’deki bir dizi toplantıya katılmak için ABD’ye gitmişti.

Erdoğan, BM’nin hemen karşısında bulunan Türk Evi’nde de zaman zaman eşi Emine Erdoğan ve heyettekilerle birlikte kahvaltı da yaptı.

Birkaç sabah tekrarlanan bu kahvaltılarda Emine Erdoğan’ın her defasında dikkatini çeken bir şey olmuş. “Nasıl oluyor da  burada her sabah Türkiye’deki kadar taze su böreği bulunabiliyor?” diye sormuş. ABD’de yapılıp yapılmadığını, kimin yaptığını merak etmiş.

Kahvaltıyı hazırlayanlar bilgilendirmişler kendisini. Su böreği ve poğaçaların New York’ta şubesi bulunan Güllüoğlu’ndan getirildiğini söylemişler.

Şaşkınlık takdire dönmüş ve Başbakan da merak etmiş bu New York’taki Güllüoğlu girişimcisini. “Çağırın bir tanışalım” demiş.

Firma sahibi Nejat Güllü o sırada New York’ta bulunmadığı için onu bu yatırıma ikna eden ve New York’ta bulunan Ercan Karabeyoğlu çağrılımış ve kendisine teşekkür edilmiş.

Bu müthiş hikayeyi okuyunca bizimkiler aklıma geldi. Bu konuda çok yazdım çünkü.

Nejat Güllü, kazandığını mesleğine yatırıyor, yurtdışında da büyüyor, Türkiye’yi tanıtıyor ve işte böyle sırası gelince Başbakan’dan övgü ve tebrik alıyor.

Bizimkiler de o arsa senin, bu petrol istasyonu benim, dığıl dığıl dönüyorlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

New York Times’taki haber