Bu paralar nerede arkadaş!

YAYINLAMA: 10 Aralık 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 10 Aralık 2015 / 18.00

 Samuel Huntington’ın 1993 yılında yayınlanan kitabı, The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order ,Türkçe’ye ancak 2009 senesinde çevrilmiş ve Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması adıyla kitapçı dükkanlarında yerini almıştı. İyi de satılmıştı. 11 Eylül’den sonra basılan, en çok itibar gören kitap olmuş, sürekli bütün dünyada tartışılmıştı.

 

Huntington, temel olarak küresel politikanın yüzlerce yıllık birikimler sonucu oluşmuş kültürler çerçevesinde şekillendiğini ve kültürel olarak dünyada çeşitli blokların oluştuğunu savunur. Hatta ona göre bu kamplaşma Soğuk Savaş dönemi Kapitalizm ve Marksizm ayrışmasından çok daha şiddetli ve tarihi temelleri olan bir çatışmadır. Bunun sonucunda Huntington özellikle tarihi, ideolojik ve dini-kültürel sebeplerle birbirine düşmanlık güden medeniyetlerin çatışmasının kaçınılmaz olduğunu ileri sürer.

 

Doğal olarak bu tez hem İslami, hem de Batılı unsurlar barındıran (Huntington’a göre “bölünmüş” ya da “bölünük ülke” yani ne Batılı, ne de İslam ülkesi veya hem Batılı, hem de İslam ülkesi) Türkiye’nin hiçbir zaman Batı’nın güvenilir bir dostu ve Avrupa Birliği’nin tam üyesi olmayacağını öngörüyor ve Türkiye’ye Batılı olmaktan vazgeçerek İslam dünyasının liderliğine oynamayı öneriyordu.

Bu nedenle Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği konusunda Batı’nın vereceği sınav Medeniyetler Çatışması tezinin yanlışlığının ispatlanması açısından da önemli bir dönüm noktasıdır.

 

Batı, bu sınavdan çaktı!

Medeniyetler Çatışması artık bir gerçek. Bütün hızıyla neticeye doğru evriliyor.

Buna en net örnek olarak, Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev’in dün verdiği demecini gösterebiliriz:
Türkiye bizim uçağımıza saldırı düzenlemekle savaş ilanı için yeterli koşulları aslında oluşturdu. Buna yabancı bir ülkeye saldırı denir. Ancak biz bu durumda savaş ilan etmemizi olabilecek en kötü senaryo olarak değerlendirdiğimiz için bu adımı atmadık. Bu yüzden Türkiye’nin yaptığına eş değerde simetrik yanıt vermeyerek, savaşa girmeyi tercih etmedik.”

Arkasından da Putin, “Umarım nükleer silah kullanmak zorunda kalmayız” dedi.

 

Ali Koç, dün “Eşitsizliğin tek sorumlusu kapitalizmdir” dedikten sonra şunları kaydetti:
Kapitalizmin mevcut işleyiş şeklinin bugün giderek daha fazla sorgulanıyor olmasının birbiriyle bağlantılı iki temel nedeni var. Birincisi dünya genelinde gelir dağılımındaki eşitsizlik hala büyük bir sorun teşkil ediyor. Türkiye başta olmak üzere bazı gelişmekte olan ülkelerde gelir dağılımında kısmi bir düzelme gözlense de, gelişmiş ülkelerde gelir dağılımı bozulma eğiliminde. Hatırlanacak olursa, global kriz sonrasında ABD’de en zengin yüzde 1’lik kesimin milli gelirden ve servetten giderek daha fazla pay alıyor olması büyük bir tartışma başlatmış ve “Occupy Wall Street/Wall Street’i işgal et” hareketinin de ana sloganı, Biz %99’uz olmuştu.

 

Ali Koç, mevcut yapının sürdürülemez olduğunu kabullenerek, çözüm için, “Kapitalizmi yeniden düşünmemiz gerekiyor. Bir başka ifadeyle, kapitalizmin kendini yeniden keşfetmesi, yeni bir dinamizm yaratarak dünyamızı bir dönem daha ileriye taşıyacak bir yapıya dönüşmesine ihtiyaç duyuluyor. Kapitalizm bunu daha önce birkaç kez yaptı,  bundan sonra da yapmaması için hiçbir neden yok. Eğer bu dönüşüme tüm paydaşlar öncülük etmez ve yönlendirmezsek, iş dünyasının son 30-40 yılda büyük zorluklarla elde ettiği kazanımları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz” dedi.

 

Ortadoğu ülkeleriyle, İran ve Kuzey Afrika’yı da katarsak, yılda bir trilyon dolar gelirleri var. Bunun yaklaşık 300 milyar doları Suudiler’e gidiyor.

Bu kadar büyük paranın girdiği ülkelerin genel durumu meydanda! Halk dökülüyor! Fakirler, özgürlükten yoksunlar, demokratik hakları bir tarafa bırakın, insan olarak haklarından bile yoksunlar.

Bu paralar nerede arkadaş?

 

 

Dış politikamız bu vizyona

ayak uyduramıyor…

 

Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Eyüp Bartık, Rusya’nın değerini herkesten önce keşfeden, geleceğimiz Rusya’dır diye sürekli demeçler veren bir işadamı.

Haklı bir öngörüydü, ben de bu vizyonu için birkaç kez onu köşeme konuk etmiştim.

Rus uçağının düşürülmesinden sonra ortalık toz duman olunca, Bartık yine de iyimserliği elden bırakmadı ve hep olumlu, hatta olumlu ötesi demeçler verdi:


Türkiye-Rusya krizi uzun süreli olamaz. Rusya ile yaşananlar, kısa dönemde sıkıntılara vesile olacaksa da uzun dönemde pek çok açıdan elimizi güçlendirecektir. Türkiye’nin de dış politikasında gelecek stratejisini ön plana çıkardığını heyecan, ilgi ve umutla takip ediyoruz. Ticari ilişkilerin zarar görmesi ileriye yönelik telafisi olmayan yaralar açmamalıdır.

 

Bartık, İran’a da dikkat çeken yine ilk işadamı ve Oda Başkanı oldu. Oradaki potansiyeli gördüğü için herkesi uyardı, teşvik etti.

İran’la da aramız iyi değil. Hatta dün sabah, doğalgazın yarısını kestiler diye haberler çıktı, ama daha sonra teknik bir nedenden olduğu anlaşılınca gerilim azaldı!

 

Bartık, Irak’ı da derinden keşfeden işadamı. GTO orada ofis açtı, ticari ilişkilerin gelişmesi için sürekli çaba harcadı.

Dün geldiğimiz noktada ise Irak, mallarımıza ambargo koydu.

Bartık, yine hemen iyimserliğe soyundu, ambargonun geçici bir tedbir olduğunu savunarak, Bağdat İl Meclisi, Türk mallarının şehre girişini yasakladı. Ben bunun geçici tepki koyma olduğunu düşünüyorum. Bu bölgeye ağırlıklı gıda ihracatı yapıyoruz. Tepki Bağdat’la beraber iki ili kapsadığı için geneli yansıtmıyor” dedi.

 

Eyüp Bartık, lojistik sektörün önemli ve ileri geleni olduğu için potansiyel ülkeleri, bölgeleri keşfediyor ve bilgilerini paylaşıyor.

Ama bizim dış politikamız bu vizyona ayak uyduramıyor.

 

 

 

 

 

Bu paralar nerede arkadaş!