Bükemediğin bileği…

YAYINLAMA: 25 Aralık 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 25 Aralık 2015 / 18.00

Doğan Yayın Holding İcra Kurulu eski Başkanı, Aydın Doğan’ın damadı, Mehmet Ali Yalçındağ, Doğan Grubu’na bağlı medya organlarının koordinasyon ve yayın politikalarının yönetiminden ‘tam yetkili’ vurgusu yapılarak göreve getirilince değişimin başlayacağını tahmin etmiştim.

Nitekim ilk icraatı Nazlı Ilıcak’ı kovmak oldu.

Nazlı Ilıcak’ın, Kanal D’de yayınlanan ‘Nazlı Ilıcak’la Pazar Gezmesi’ programı bitirildi.

 

Bu net olarak şunu gösteriyor…

Aydın Doğan, Cumhurbaşkanı ile ilişikilerini tekrar düzetmeye karar verdi.

Bundan sonra başta Ertuğrul Özkök olmak üzere, Mehmet Y. Yılmaz ve diğer yazarlar eleştirilerinde daha dikkatli olacaktır. Zaten Özkök, son günlerde yazılarında bunun sinyalini vermişti.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cemaatçı bilinen gazetecilere asla taviz vermediğini iyi biliyoruz. Nazlı Ilıcak’ın da Doğan Grubu’dan kovulması bunun net ve güncel bir örneği.

Yalnız gazeteler değil tabii ki. Her alanda, her kurumda, her sivil toplum örgütünde cemaatçıların tasfiyesinin hızlandırılacağı kesin.

Kayseri’deki Melikşah Üniversitesi’nin mütevelli başkanı istifa etmişti. Üniversite üzerinde müthiş baskı var. Önceki hafta da cemaat soruşturmalarında hedef alınan Boydak Holding’e bağlı Boyçelik A.Ş.’nin Genel Müdürü Erol Boydak, Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nde sahtecilik ve dolandırıcık suçlamasıyla ifade vermişti.

 

Amerika’da, Pensilvanya’da yaşayan Fetullah Gülen’in de iadesi için yapılan çalışmaların son safhaya geldiği bildiriliyor. Hükümet bu konuda kararlı davranıyor.

Soruşturmaların Gaziantep’e de yansıyacağı bekleniyor.

 

 

Diplomasi, ince bir ahlaksızlık mıdır?

 

İngilizlerin, ‘Lord Palmerston’ olarak bilinen, asıl adı Henry John Temple, 3. Viscount Palmerston, (1784-1865) olan Başbakanı, ülkesinin diplomasi stratejisini belirleyen kişidir. Agresif bir dış politika izleyen, hatta saldırgan denecek kadar politik hamleleri savunan Lord Palmerston, dünya diplomasisini de derinden etkilemiştir. Politikası, sonraları çok meşhur olan şu cümleyle özetlenmiştir: "İngiltere"nin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez çıkarları vardır."

Bu ahlaklı bir politika mıdır?

Ne münasebet! Adı üzerinde, çıkarcılığın ta kendisidir. Ama ne yazık ki, diplomaside ‘usta’ olarak bilinen İngilizler’in bu politikası diğer ülkeler tarafından da ‘temel anlayış’ olarak benimsenmiştir.

 

Bu kadar lafı neden ettim, biliyor musunuz, şimdi vereceğim örneğe ‘cuk’ diye oturuyor!

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Şarşenoviç Atambayev, yaptığı açıklamada şöyle diyor:
"Türkiye'nin bu tür
radikal önleme gitmemesi gerektiğini en başta söylemiştik. Bu trajik bir hataydı, bu hem Türk hem de Rus halkı için bir sorun. Bu konu hakkında Vladimir Putin ile görüştük. Uçağı vurma kararı kesinlikle yanlıştı. Hatta uçak Türkiye hava sahasına girmiş olsa bile onların dediği gibi 17 saniyeliğine, sadece 17 saniyeliğine 20 yıldan uzun süredir kurulan karşılıklı ilişkileri roketle vurmak hataydı. Bizim ülkemizin sınırlarına komşu ülkelerin uçaklarının girdiği zamanlar da oldu. Hem de saniyeliğine değil saatlerce. Ama biz onları vurmadık. Bizim için barış daha önemli. Rusya ve Türkiye arasındaki durumun kötüleşmesi hem siyasi hem de ekonomik açıdan iki ülke için de karlı değil. Türkiye'nin özür dilemesi gerektiğini düşünüyorum."

 

Bunları söyleyen Atambayev, bakın başka daha neler söylemiş… (Gazete haberinden)

 

Yaklaşık 4 yıl önce Erdoğan da Atambayev de Başbakan'dı. Ortak basın toplantısı düzenlemiş ve Atambayev Erdoğan'a 'Tayyip Abi' diye hitap etmişti. 

“Tayyip Abi Kırgızistan’a geldi. Boş gelmedi, 10 milyon dolar hibe getirdi" diyen Atambayev, "Geçen sene facia olaylardan sonra böyle bir insani yardım verildi. Ayrıca Libya’da Mısır’da yaşanan olaylardan sonra da Kırgız vatandaşlarının tahliyesi konusunda da Türkiye çok büyük yardımlar etti. Ne zaman büyük zorlukla karşılaşsak Türkiye hep yanımızdaydı. Bizim bir borcumuz da vardı. Sayın Başbakan cömertlik yaptı, kardeşliğini gösterdi. Böylece 71 milyon dolar bir hibe almış olduk" diye konuşmuştu.

 

Şimdi, “Tayyip Abi, sen özür dilemelisin!” diyebiliyor. Çünkü bugün şartlar değişmiştir, Vladimir Putin’e karşı çıkamayacağına göre, bize beleş nasihat vermek çok daha kolayına gelmiştir.

İşte buna İngiliz siyaseti deniyor.

Rüzgar nereden eserse tarlayı orayı götüreceksin…

 

Kasap et derdinde,

koyun can derdinde!

 

Gaziantep Ticaret Oası Başkanı Eyüp Bartık’ın dünkü aylık olağan toplantısında bazı değerlendirmelerine şaşırdım.

Bartık, Güneydoğu’da yaşanan olaylardan üzüntü duyduğu  dile getirerek, şöyle diyor:
Yaşananların iş dünyasına yansımaları çok ağır. Ticari açıdan asıl mağduriyeti o bölge ile ticaret yapan bizler yaşıyoruz. Habur kapısından malını geçiremeyen bizler yaşıyoruz.”

El insaf!

Orada insanlar ölüyor! Barındıkları evlerinden hiçbir eşya almadan canlarını kurtarmak için kaçmaya çalışanı, evinden çıkanı öldürüyorlar. Can pazarı var orada!

Yani, kasap et derdinde, koyun can derdinde.

 

Bartık’ın şu değerlendirmesi de garip! Oysa bölgeyi en iyi bilenlerden birisi.

Rusya ve İran pazarı için daha önce söylediklerini yazmış, Bartık’ı derin vizyonundan dolayı kutlamıştım.

Bartık, dün şu değerlendirmeyi yapmış:
Batı Türkiyesiz bir Ortadoğu olamayacağını, ülkenin gücünü anladı. Ortadoğu’nun geleceğinin şekillendirileceği masada Türkiye de olacak.

 

Bu bir öngörü veya vizyon olamaz!
Olsa olsa, aylık olağan toplantının sonunda ‘Dilek ve temenniler’ bölümünde söylenmiş sözdür.

 

 

 

 

 

 

Bükemediğin bileği…