DEVLET AKLI KENDİNİ SORGULAMALIDIR
2016 yılı Kürtler açısından Özyönetim hakkının elde edilmesi için verilecek bir mücadele yılı olacak gibi görünüyor. Devletin ise buna tekelinde bulundurduğu şiddeti arttırarak cevap vereceği bir sürecin yaşanacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok.
Özyönetim düşüncesini Kürtler icat etmedi.1700’lü yılların başında İskoçlardan, Katalanlara, Basklılara ve Osmanlı ve İran Kürtlerine kadar birçok özerk bölgeler vardı. Bu yaşanmışlıklar halkların kendi öz kültürlerinin sürekliliğini canlı kalmasını sağlamıştır.1970’li yıllar sonrasında özyönetim talebini ortaya koyan siyasal hareketlerin yükselişe geçtiğini görebilmekteyiz. Bu siyasal talepler İspanya'da, İngiltere'de ve Fransa da karşılık bulmuş Özerk bölgeler yoluyla halklar statü elde etmişlerdir.
Bugün ülkemizde Özyönetim talebi Hendek gerçeği üzerinden yok sayılmaya çalışılıyor. Hendekler sadece ülkemize yaşanmış bir deneyim olarak karşımıza çıkmıyor. Geçtiğimiz günlerde T24 sitesinde Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Chris Stephenson yazdığı yazıda Kuzey İrlanda da Hendeklerden, Özyönetim ilanlarının varlığından bir tanık olarak söz ediyor. Yazıda en önemli ayrıntıda, Kuzey İrlanda da yeni anayasanın yapılıp Katoliklerin eşit haklara sahip olmasından tam 9 yıl sonra silahların betona gömülmesidir.(http://t24.com.tr/yazarlar/chris-stephenson/hendekler-ozerk-bolgeler-ve-baris--irlandanin-gercek-dersleri,13594?utm_medium=social&utm_content=sharebutton)
Bugün ülkemizde ağır bir tahribatla ilan edilmemiş bir savaş yaşanıyor. Cizre, Silopi, Sur ve diğer Kürt illerinde devlet şiddetinin boyutu devletin 40 yıllık bir savaşın sonuçlarından ders çıkarmadığın gösteriyor.
Oysa Dünya da Özyönetim taleplerini doğru okuyan yerinde tespit eden ülkeler daha ağır bir tahribat yaşanmadan, bir arda yaşama düşüncesinin hasara uğramasını sağlamadan çözüm yoluna gitmişlerdir. Bugün AKP'nin ''ev ev temizleyeceğiz'' ''Kıyamete kadar savaş'' mantığı sonuç alıcı bir yöntem olarak bir işlev görmeyecektir. Dünya deneyleri bunu göstermiştir. Ki ülkemizde de yaşanan süreçte bunu göstermiştir. Üç beş çapulcu olarak görülen bir siyasal hareket binlerce insanını kaybetmesine rağmen etkisini sadece ülkede değil bölgede arttıran bir harekete dönüşmüşse devlet aklı kendi kendini sorgulamalıdır.
Kuzey İrlanda da ilen edilen Özyönetimler, hendekler, barikatlar üç yılın sonunda ağır bir saldırı ile yok edilmiştir. Ancak Kuzey İrlanda'lıların özyönetim talebi son mu bulmuştur. Hayır. Ve sonuçta Özyönetim talebi 25 yıllık bir savaşın sonucunda kabul edildi. Bu hakları anayasal güvencelere kavuşturuldu.
Hiçbir savaş sonsuza kadar süremez. Böyle olunca ülkede daha ağır tahribatların yaşanmaması için bir çatışmasızlık ortamına ihtiyaç vardır. Ne ki devlet aklı son teröristte temizleninceye kadar dediği sürece barış talebini yükseltmekte anlamsızlaşacaktır. Devlet öncelikle diyaloga müzakereye açık olduğunu ortaya koymalıdır. Savaş ilanı yaparak savaşı durdurmak mümkün değildir. Oysa müzakere yolunun açılması hem hendekleri ortadan kaldırır hem de özyönetim talebinin daha da anlaşılmasını tartışmaya muhtaç yanlarının ortaya çıkarılmasını sağlar.
Bugün devletin gerek çözüm masasını ortadan kaldırmasında gerekse savaş konseptinin gerekçesinde PKK'nin silahlarının betona gömülmesi şartı var. Bu şartların karşılık görmesi mümkün değildir. Çünkü şu sorunun cevabı önemlidir. PKK'yi ortaya çıkaran nedenler ortadan kaldırıldı mı? Kuzey İrlanda da bile Anayasal güç paylaşımı güvenceye alınıp özyönetim talebi karşılandıktan ancak 9 yıl sonra silahlar betona gömülüyorsa ülkemizde hangi anayasal güvence sağlanmıştır.
Özyönetim talebini sahiplendikleri için bugün HDP'li vekillere, eş başkanlara cumhurbaşkanı tarafından talimat verilircesine dokunulmazlık tehdidi yapılıyorsa daha biz çözüm yolundan fersah fersah uzaktayız demektir.1994 yılında DEP'li vekiller meclisten hapishaneye götürülerek hangi çözüm elde edildi. Kürt sorunu çözüldü mü? Kürtlerin talepleri son mu buldu?
Kürt kentleri yeterince tahrip edildi. Yakıldı yıkıldı. İnsanlar yaşam alanlarından koparıldı, aç kaldı susuz kaldı, öldürülen bebekleri buzdolabında bekletildi, kahvaltı yapana kadın evinde öldürüldü, Kadın aktivistler, legal siyasetçiler bilinçli bir şekilde Silopi de öldürüldü.
Her şeye rağmen Kürtler barışa ve müzakereye açık duruyorlar. Devlet bu barış elini havada bıraktığında bu ülkede özyönetim değil bağımsızlık taleplerini daha da güçlendireceğini bilmelidir. Kürtlerde Özyönetim talebini bile yetersiz bulanların sayısı giderek artmaktadır. Siyasette politik körlüğün ortaya çıkardığı tahribat kolay tamir olmayacaktır.