Çengel Bulmaca
Bir yeni seneden siz ne bekliyorsunuz, sanki bir sihirli değnek gelerek ülkenin üzerine hokus-pokus gibi bir hareket ederek fırtınalı bir denizin durulup süt limana dönüşmesini mi beklemekteyiz? Bence bunun gerçekleşmesini kısa zamanda beklemek ve umutlanmak doğru olmasa gerek. Bir kaç senede nasıl olacağı belli olmayan bir çözülme sürecine giren etnik yapının, ülke içine entegre olması için reçetesiz bir bekleyişte kaldık bir kaç sene.
Dost görünen düşman ülkelerin takatsiz kalan avın üzerine çullanmaya hazır bekleyen akbabalar misali, uzaktan kumanda edilen senaryoların, ülkemiz üzerinde oynanması, bizleri son derecede yıpratmakta. Bu arada bazı insanlar bu kaosu fırsat bilip gemilerini doldurmaktan tereddüt etmemekteler. Hani seneler önce Türkiye’de çok önemli bir okul vardı. Mülkiye. Derlerdi ki, önce Mülkiye sonra Türkiye, bu bir deyimdi ve bu cümle çok güzel işlenirdi. Birbirilerini çok seven okul arkadaşlarının yardımlaşmasını içeren bir yapıda, Mülkiyelileri çok severdim.
Hani o tarihte bizim okulun bir geleneği yokken, Mülkiyeliler’in bir İnek Bayramı vardı. Finallere bir aya kala bir inek bulurlardı talebeler. Öğrenciler ineği süsler, püslerlerdi ve üzerine İnek Bayramı diye yazı içeren örtü örterlerdi. Okulun önünden başlayıp, Kızılay’a kadar inekle yürürlerdi. Bu yolda kimler yürümedi ki? Bir çok Bakanlık yapmış insanlarda, talebeliklerinde bu şölene katılmışlardı.
Bizim okulun böyle şöleni olmadığı için o okulda okuyan arkadaşlarımıza katkıda bulunmak adına onlarla beraber biz de yürürdük. Bizim okulun Göl Bayramı vardı ve Mülkiye okulunun finalleri gibi okulumuzda her dönem bir kaç final imtihanımız olurdu. Mülkiye okulu gibi sadece yıl sonu finalimiz olmazdı . Bu nedenle onların heyecanına katılıp bizde havaya girerdik. Şimdi ise okullar çoğaldı, üniversiteler arttı, hem de ne artmak?
Bir toplantıda Türkiye’de 138 üniversite var, dedim arka sıralardan bir ses yükseldi. “138 rakamı eski bir sayı, 193 üniversitemiz var’ diye söyleyince durakladım. Bir ülkede bir kaç senede 60 yeni üniversitenin açılması kabul edilebilecek bir değer değildir. 60 üniversitenin işsizlik ordusuna her yıl bir kaç bin mezun vermesini, ülkem için olumlu bir gelişme olarak kabul etmem mümkün olmamakta. Üniversite yerine ara sınıf eleman yetiştirecek insan gücü üretecek kurumları kurmak gereklidir.
İşsizlik ordusunun para karşılığı neler yapabileceğini tahayyül bile etmek istemem. Para kazanmak için maneviyatını bile satabilecek orduların meydana gelmesi, bir ülke için çok tehlikelidir. İnançlarını yitiren insanların neler yapabileceklerini komşu ülkelerde oluşan çeşitli dine dayalı etnik gurupların, bütün dünyaya sergiledikleri vahşeti ibretle izledik.
Ülkemde oluşabilecek bir çok senaryoyu aylar evvelinden sokaktaki yurdum insanı bile tahmin edebildiği süreçte, ülkeyi yönetenlerin görememesini kabul edemiyorum. ‘’Attıkları her adımı biliyoruz’’ diyen otoriteler, Güneydoğu’da silah ve mühimmat depolamalarına göz yumduğunu ifşaa edenler bugün, ‘’Bizi aldatmışlar, aldatıldık ‘’ diye aptalca itiraf etmekteler. Ne kadar çok yalnışın bir arada oluştuğu bir ortamda yaşamaktayız, düşünün.
Yeni bir seneye girdiğimiz bugünlerde benim de dileğim var . Ümitliyim, fakat tünelin ucunu göremiyorum, tekrar beklentimi söylemek isterim, Önce vatan, ülkem ve beraber yaşadığımız yurdum insanları gelir önceliğimde, gerisi benim için teferruattır. Bırakın gemilerinizi, şahsi menfaatlerinizi, parti menfaatlerinizi koyun bir kenara, sadece ülkemizi düşünün, ne olur biraz da bu ülke için hayatını feda eden insanları bir dakika düşünün, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer