Yakın ve uzak gelecekteki tehlikeler
Beşeri yaşamda insanlığın karşısında bir çok tehlikelerin her daim var olduğunu unutmamak gerekli. Beşeriyetin en büyük tehlikesi bağnazlık, cehalet olduğuna yürekten inanırım. Cehalet her toplum için bir fikre, bir düşünceye, bir kurama sorgusuz ve düşünmeden inanmaktır. Bunlara kişiler gözleri açıkken, fakat görmeden inanmaları son derecede tehlikeli olduğunu düşünmekteyim.
Bakmak ile görmek arasında bulunan, çok ince, fakat son derecede önemli çizginin var olması, bu ayırımda insanoğluna çok önemli bir görev vermekte. Her ikisini ayırt etmek yanında, aynı zamanda tefrik etmesi gerekmektedir. Her insanın gözleri açık olarak bakmaya çalıştığı, fakat göremediği unsurların toplumda var olması, toplumu bekleyen en önemli tehlikelerdir.
Görmek için bakmak gerekmediğine de inanmaktayım. Sadece dinlemek bile görmeye yeterli olabilir. Ancak gözleri açık olarak bakışların gerçeği görmeye yetmediği aşikardır. Hissetmek, duymak, görmek, dokunmak, koklamak bunların hepsi beş duyumuzla ilgili olarak bir konuyu, bir kavramı anlamaya yetermi? Ayrıca gönül içinden de bakmak gerekli diye düşünmekteyim. Kalben hissetmek, anlam vermek üzerinde fikir yürütmek de bir konuyu anlamaya ve görmeye yarayabilir.
Hani evvelden sütçü beygiri diye adlandırdığımız yük taşıyan tekerlekli arabalara koşulan atlar vardı. Koşumları başlarının üzerine geçirilen deriden yapılma ve de atın ağzına aldığı gemleri bulunan, atları yönlendirmeye yarayan yuların atın gözleri hizasında, gözlerinin görüş zaviyesini daraltan kanatları vardırya, atlara yan görüşü kapar, sadece ileriye bakabilecek kabiliyet verir. İşte bu şekilde bir gözlükle bakmak kanımca görmeyi engellediği için son derecede hatalı bir bakış yöntemi olsa gerek. Kimi insanlara at gözlüğü ile konulara bakma diye ikaz ederiz ya , işte böyle bir koşumda dünyevi olaylara bakmamak gerekli.
Hatta kadınlar kafalarına taktıkları örtüyü o kadar kötü bağlamaktalar ki, araç kullanırken de yan tarafların da neler olduğunun farkına varmadan aptalca araç sürmekteler. Kanımca bu havvalar meselelere de aynı örtüyle, bir başka deyişle at gözlüğüyle bakan insanlar olsa gerek. Bu insanlar toplum için son derecede büyük tehlike arz etmeleri, toplumun geleceği konusunda endişelerimizi arttırmaktalar.
Bakmak ile görmek arasında oluşan bu ince çizgide, yaşamın her evresinde çocukluk, gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılıkta topluma zarar getirmesi olasıdır. Toplumun bir kesidi olarak nitelediğimiz çeşitli dernekler bu tehlikeli gidişten nasibini alacağından endişe duymaktayım. Hani her zaman belirtilen bir önemli husus vardır; bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür, her zayıf halkanın kopması, zayıf olan her halka kendisine kuvvetli bir halka ile bağlanmaz, mutlaka kendisinden daha zayıf halkayı tercih eder.
Bu nedenle sepete giren her çürük elma sepetteki elmaların çürümesine neden olur. Bu tehlikelerin var olduğunu unutmamız gerekir. Bunlara karşı önlem alınır mı bilmiyorum, ancak bu zayıf halkaları toplumdan uzak tutmak, sağlam elmaları koruma adına yapılacak en önemli görevdir.
Bu nedenle ülkede kültür inşaa edeceksek ocaktan seçilecek düzgün taşların, toplanacak elmalar kadar son derecede dikkatli seçilmesi gerekir. Sadece seçilmesi değil, incelenmesi de önemlidir. Tehlike hiçbir zaman sona ermez, her zaman bu tehlikenin var olduğunu unutmadan dikkatli ve tetikte durmak gerekli. Her ülkeyi bekleyen tehlikenin ayrı bir anlatımı yoktur, hepsi toplumun kesitleridir. Bu tehlikelerin başında bağnazlık gelir, tevhidi tedrisatın başına gelenleri unutmıyalım, toplum için tehlikenin her zaman var olduğunu ve dikkatli olunması gerektiğini unutmamak gerekir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.