Ablukalar Pirus Zaferi gibi olmasın

YAYINLAMA: 06 Şubat 2016 / 18.00 | GÜNCELLEME: 06 Şubat 2016 / 18.00

Bilinen bir efsanedir ve şimdi hatırlamak zamanıdır. M.Ö. 280 yılında Grek Kolonisi Tarentum kralı Pirus şan şeref düşkünü birisidir. Yarım adanın lideri olmaya oldukça heveslidir. Pirus Yunan hükümdarlığı Epir'in yardım çağrısını kabul eder, 50'den fazla fil ve 25000 askeri ile İtalya'nın güneyine gelerek Roma'ya savaş açar. Savaş 5 yıl sürer. Büyük bir direnç gösteren Pirus, savaşı kazanır. Ancak Pirus Romalılar’ın direncini kararlılığını hesaba katmamıştır.

Çünkü ölen Romalı askerlerin yerini yeni insanlar doldurur. İtalya'nın güneyindeki İtalikler Pirus'un yanında durmak yerine Romalılar’ın yanında saf tutarlar. Pirus, zafer üstüne zafer kazanır, ancak ordusundan geriye ciddi bir güç kalmaz. Önemli askeri gücünü o savaşta kaybeder. Daha sonra savaş kazandığı toprakları yani İtalya'nın güney topraklarını Romalılar’a bırakarak az sayıda askeri ile Epir'e geri döner. Yani kazandığı savaşta kendisi de tükenir.

Tarihte kazandıkları savaşta çok şeyini kaybedenler için Pirus zaferi bir simge oldu. Hala Pirus zaferi benzetmesi günümüzde de yapılır.

Bu öyküyü hatırlatmamızın nedeni, ülkemizde yaşanan iç savaş üzerine Cumhurbaşkanından başbakana, bakanlara ve yandaş basına kadar söylenen yazılan çizilenlerdir.

Devletin ortak aklına göre son terörist veya bunlara destek çıkanlar temizleninceye kadar bu ablukalar, bu savaş sürecektir. Aynı devlet aklı savaşı sadece kendi sınırları içerisinde değil, diplomaside de sürdürmekte Rojava Kürtlerinin temsilcisi PYD'nin Cenevre görüşmelerine katılmasını engellemek için boykot dahil çeşitli şantajlara da başvurmaktan geri durmamaktadır.

Geçtiğimiz günlerde gazeteci Murat Yetkin hükümet kaynaklarına dayandırarak yazdığı yazıda, şu tespitleri aktarıyordu.

1- "Operasyonlar geri dönülmez noktaya geldi. Aldıkları ağır hasara rağmen PKK bu geri çekilmenin propagandasını sanki kendi zaferi olarak duyuracaktır. Verilen bu kadar şehitten sonra, öldürülen, yerinden edilen sivil vatandaşlardan sonra biz de bunu vatandaşa izah etmekte zorlanırız."

2- "Operasyonları şimdi kesersek bölgedeki halk üzerinde PKK'nın terör eylemlerine dayanan bu son hamlesini bastırabileceğimize dair inandırıcılığımız kalmaz. Aynı şekilde PKK üzerinde caydırıcılığımız büyük zarar görür."

Bu tespitlere bakarsak devletteki psikoloji şöyle, büyük bir NATO askeri gücü olan TSK'nın on bin kişilik destek gücü ile keskin nişancılarıyla Cizre'de hedeflerine ulaşamamış olmalarının yarattığı bir öfke ile hareket ediyorlar ve bu nedenle de tahribatın boyutu ne olursa olsun bu savaşın devam etmesi gerektiğini düşünüyorlar.

Murat Yetkin'in anlatımlarından çıkardığım sonuç, devletin PKK'ye karşı bir prestij savaşı var. Artık süren bu savaş, devlet için hegemonyasını namlu yoluyla Kürtlere kabul ettirme savaşı olarak kabul edilebilir.

Pirus Savaşı’nda Romalılar’ın sürekli asker takviye eden insan kaynaklarından söz etmiştim yukarıda. Bu ülkede PKK ilk silahlı eyleme başladığında 1000-1500 çapulcu olarak görülmüştü. 40 yıllık savaşın bilançosuna baktığımızda 30-40 bin kişilik kayıp veren PKK, hala saflarına gençleri katabilmektedir. Son olarak Bülent Arınç konuşmalarında binlerce insanın PKK'ye katılımından söz ediyor. Bu gerçeklik hesaba katıldığında, bu savaş daha çok insan ölümlerine neden olacak, yıkımlara yol açacak ama devletin de PKK'nin de kesin bir zaferini getirmeyecektir.

Devlet aklı artık şu gerçekle yüzleşmelidir. PKK sadece terör eylemlerine başvuran bir örgüt değildir. Sosyolojik bir tabanı, uluslararası destekleri olan bir örgüttür. 40 yıllık savaş PKK'yi zayıflattığı anda yeniden güçlü bir şekilde sahneye çıkarmışsa ve bu savaş bir kısır döngü şekilde sürüp gitmişse artık askeri yöntemlerle bu savaş daha fazla sürdürülemez.

Devlet aklı artık yeniden müzakere sürecine dönmek için zemin hazırlamalıdır. Bu zemin Öcalan'ın yeniden devreye girmesi ile sağlanabilir. Bu yolla ilk adım atılabilir ve silahlar susturulabilir. Ondan sonrası siyaset yoluyla çözülebilir.

Ne ki devlet Cizre'de, Sur'da yaşananları bir prestij kaybı ya da kazanımı olarak bakarak değerlendirirse çok da kazançlı olmayacaktır. Sur'da, Cizre'de son hendek savunucusunu da yok etse bu savaşı kaybetmiş olacaktır. Çünkü bölgede yaşayan insanı kaybedecektir.

İşte bu nedenle M.Ö. 280-275 yıllarında yaşanmış bir olayı hatırlatmak istedim. Kazandığı savaşta bölgenin desteğini alamayarak kazandığı toprakları Romalılar’a bırakıp, verdiği kayıpları zarar hanesine yazıp geri dönen Pirus gibi bir sonuçla karşılaşmamak isteniyorsa, bugünden bu savaşa son vermek devlet için bir zorunluluktur.

Çözüm barışta, çözüm yeniden müzakere masasına dönmektedir.

 

Ablukalar Pirus Zaferi gibi olmasın