Çok önemli bir tespit…
Geçen hafta çok önemli bir tespit çoğu gazetede hakettiği yeri bulamadı. Herhalde anlaşılmadı. Sabah, geniş yer ayırdı.
“Türkiye’de işletmelerin yüzde 80’i 5’nci yılına, yüzde 96’sı 10’uncu yılına ulaşamıyor.”
Bu önemli tespit Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Eyüp Bartık tarafından 41. Gurur Yılı toplantısında dile getirilmişti.
Önce şu soruyu sormak lazım:
Gaziantep’teki oran nedir?
Açıklanmadı ama, Türkiye genelinin altında olduğunu düşünüyorum. Çünkü, esnaflığın en yoğun olduğu il (nüfusuna göre) Gaziantep.
Gaziantep’in esnafı yaratıcı değil, kopyeci!
Ustasından bir şeyler öğrenince ilk aklına gelen, hemen ayrılıp kendi işyerini kurmaktır. Ancak bunu yaparken düşüncesi, yapılan işi daha iyi yapmak, ileri götürmek değildir. Çalışan statüsünden kurtulup işveren statüsüne geçmektir. Kendi kendinin, kendi işinin patronu olmaktır.
Rekabet yapmak için fiyat kırar, kar marjı azsa da kaliteyi bozar!
Bunun için de dükkan açıp kapama yaz boz tahtası gibi olmuştur.
“Allah kerim” ile hiçbir araştırma yapmadan açılan dükkanların çoğu kapanmaktadır. Bu şekilde dükkan açma israftan başka bir şey değildir.
Küçük ölçekli işletmeler de böyledir.
Abdulkadir Konukoğlu da bir tarihte buna karşı çıkmış, “Birbirinin aynı işi yapan ne kadar çok yer var” demişti.
Gaziantep, makine halısının en önemli merkezi. Türkiye’de dokunan halının yüzde 80-92’si (Net rakam yok!) Gaziantep’te dokunuyor.
Bunu yapan 300-400 (Net rakam yok) civarında işletme var. Şimdi bunlar rantabl mı çalışıyor?
Kredi, leasingle alınan tezgahların geri ödemesinde çekilen sıkıntılar biliniyor.
Allah aşkına 2 sene vadeli halı mı satılır? Ama aşırı rekabet bunu mecbur kılıyor. Sonra ödenmeyen çeklerde, senetlerde sıkıntı başlıyor. Bu kez de yasalar suçlanıyor! Neden çeke verilen hapis cezası kaldırıldı deniyor.
Örneğin karşılıksız çekin cezası ‘idam’ olsa piyasa rahatlayacak!
Bunlar saçma şeyler! Yeni çek yasası AB normalarına uygun olarak düzenlenmişti.
Mesele, malı satarken dikkatli olmak. Ama alıcıya aşırı ihtiyaç olduğu için bazı kriterler gözardı ediliyor.
Başladığımız yere gelirsek, her isteyen her işi yapamamalı. Bunun demokrasiyle falan ilgisi yok.
Paris’te bir sokakta kasap dükkanı açacaksanız izin almanız gerekir. İzin verecek merci de araştırıyor, eğer o sokak veya mahallede kasaba ihtiyaç yoksa, izin vermiyor.
Çuvaldızı kendimize de batıralım, bugün Gaziantep’te 14 günlük gazete (resmi ilan alan) yayınlanıyor.
Çoğu kimseden, belediye başkanından aynı soruya muhatap oluyorum: Gazetelerin çoğu birbirine benziyor. Bu kadar gazeteye ne gerek var?
Çok doğru bir tespit, bu kadar gazeteye gerek yok. Zaten bunlar devletten aldıkları resmi ilan denen devlet sübvansiyonu ile çıkıyor.
Almanya’da Köln’de 3 gazete var, burada 14!
Oysa girmeye çalıştığımız AB’de bu konuda yılların tecrübesi ile geliştirilmiş normlar var.
En başta ‘eğitim’.
Siz Gaziantep’te her gün eğitimin önemine atıf yapmayan bir gazete biliyor musunuz?
Hayır, hepsi eğitimin Türkiye’nin en önemli sorunun olduğunu kabul ediyor. Ama kendi eğitimlerini sorgulamıyorlar.
Bu çarpık düzende bu işlerin düzelmesinin mümkün olmadığını biliyorum. Kurnazlık, her zaman bilgiyi mağlup ediyor. Eğitimli olanlar değil, pusu kurmasını bilenler, kurnazlar hep kazanıyor.
Merhaba,
Benim adım Jacob Rothschild.
Alemin değeri 500 trilyon dolar.
Dünyadaki hemen bütün merkez bankalarının sahibiyiz.
Napolyon’dan beri savaşlarda her iki tarafı da finanse ettik.
Haberleriniz, medyanız, petrolünüz ve hükümetiniz, hepsi bizim.
Ama siz benim adımı hiç duymamışınızdır!
Uluslararası bankacılar, para üzerindeki tekellerini sonsuza kadar koruyamayacaklarını anladılar.
Büyük uluslar, bu bankacılara milyarca dolar faiz vermenin saçmalığını farkettiler.
Bu nedenle uluslararası bankacılar da, güvenlikleri için ülkelerdeki politikayı, medyayı, eğitimi kontrol altına aldılar.
Anne, neden savaşlar oluyor?
Çünkü, bizi yöneten bir grup elit psikopatın bankası; medyayı ve yönetimi kontrol ediyor. Bunlar para kazanmak için savaşın bütün taraflarını da besliyor.
Çok para kazanıyorlar. Onlar çok para kazandıkça savaşların bitmesi mümkün mü?